1215 yılında, İngiltere kralının
dikdörtgen masaların yuvarlak masalarla yer değiştirilmesini onaylamasının ve
bu değişim talebinin halktan geldiği kabul edilerek bunun ilk demokrasi
mücadelesi olarak kayıtlara geçmesinin üzerinden yaklaşık 800 yıl geçti. Ne var
ki, masanın etrafında yer alanlar değişmediği sürece, ortaya çıkan her türlü
sürecin yalnızca belli başlı sınıfsal yapılara hizmet ettiği gerçeğiyle
yüzleşenlerin sayısı hala azınlık konumunda. Bununla birlikte, yaşanan
değişimlerin belli başlı sınıfsal yapılara hizmet ederken, bu eylemlerin
birleştirici olduğu ve refah seviyesini yükselttiği propagandalarının tam
tersine ayrıştırıcı ve yoksullaştırıcı nitelikte olduğu ve bu ayrışım ile gelir
adaletsizliğinin ise özellikle ırk ve cinsiyet üzerinde şekillendiği gerçeğiyle
yüzleşenler ise yok denecek kadar az. Oysa toplumsal cinsiyet eşitliği kaygısı
taşıyan herkesin yüzleşmesi gereken gerçeklerden biri, Magna Carta’nın
ilanından yaklaşık 800 yıl sonra kaleme alınan Magna Carta Manifestosu’nda
Peter Linebaugh tarafından dile getirildi: ‘‘Yeniden üretim, toplumsal üretimi
önceler. Kadınlara dokunmak, kayaya dokunmaktır’’ (Linebaugh, 2008: 244). Bu
çalışmanın amacı ise, günümüzde küresel bir boyut kazanan ve çoğunlukla göçmen
kadınlar üzerinden gerçekleşen yeniden üretimin, göç öncesi ve göç sonrasında
kadınlar için ne ifade ettiğini teorik bir düzlemde ortaya koymaya çalışmaktır.
It’s been nearly over 800 years since the demand to replace
rectangular tables with round tables was approved by the King of England and
documented as the first struggle for democracy considering the fact that the
demand for change was introduced by the people. However, the number of people
who confront the fact that any kind of process serves to certain classes unless
those situated around the table change is still very few. In addition to this,
while the experienced changes serving to certain class structures, on the
contrary to the canvassing that these actions are connective and increase the
welfare level, these are separating and impoverishing acts and with the ones
confronting with the fact that income injustice is shaped upon race and gender
is scarcely any. Whereas, one of the fact that anyone who has a concern with
social gender equality, has been stated by Pete Linebaugh at Magna Carta
Manifesto, written after 800 years of Declaration of Magna Carta;
‘‘Reproduction precedes social production. Touch the women, touch the rock’’
(Linebaugh, 2008: 244). Accordingly, the purpose of this study is to display
pre-migration and post-migration meanings of reproduction for women which has
recently acquired a global dimension and become a reality for mostly immigrant
women.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mayıs 2018 |
Gönderilme Tarihi | 12 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 1 Sayı: 1 |
Dergide yayımlanan tüm çalışmalar, kamu ve tüzel kişilerce, gerekli atıflar verilmek koşuluyla kullanıma açık olup dergide yayımlanmış çalışmaların tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.