Tasavvufî kaynaklarda şer’î hükümlerle amel edilmesi konusunda azimetler ile amel etmenin tercih edilip ruhsatlardan kaçınılmasının yaygın bir şekilde vurgulandığı görülür. Bu durum tasavvuf yaşamının ‘azimetlerle amel etme prensibi’ üzerine kurulu olduğu kanaatini oluşturur. Burada dikkat çeken husus ise tasavvuf anlayışında azimet ve ruhsat kavramlarının sadece fıkıh usulünde kullanılan anlamıyla kullanılmadığıdır. Zira mutasavvıfların eserlerinde azimet olarak niteledikleri şeylerin büyük bir kısmının, herhangi bir fıkhî konuda müçtehitlerin görüşlerinden en ihtiyatlı, en ağır/meşakkatli ve nefse en zor gelen hükmü ifade ettiği görülmektedir. Bu durum fıkhî açıdan değerlendirildiğinde ortaya çıkan şey ‘ihtiyata dayalı telfik’ şeklinde ifade edilebilir. Mutasavvıfları böyle bir davranışa iten sebepler olarak, şer’î hükümleri uygulamada gösterdikleri azamî titizlik, fıkhî konularda fakihlerin ihtilaflarından kurtulma çabaları, nefse en ağır gelen hükmün uygulanması ile takvaya daha uygun hareket edildiği düşüncesi burada zikredilebilir. Herhangi bir fıkhî konuda müçtehitlerin görüşlerinden en ihtiyatlı görülen görüşün esas alınması bazı yönlerden isabetli gibi görünmekle birlikte, sadece zor ve meşakkatli oluşu esas alınarak fıkhî hükümler arasından tercihte bulunmanın, fıkhî açıdan en doğru görüşün seçildiği anlamına gelmediği belirtilmelidir. Bu makalede tasavvuf anlayışında var olan bu düşünce ele alınarak incelenecek ve fıkhî açıdan değerlendirmelerde bulunulacaktır.
In sufi sources, it is seen that, on acting in accordance with the principles of Shari'ah; acting with ‘azimah’ (determination) is preferred and avoiding ‘rukhsah’s (licences) is widely emphasized. This situation creates the opinion that the life of sufism is based on the 'principle of acting with azimah'. The point that draws attention here is that the concepts of azimah and rukhsah in the understanding of sufism are not used only in the meaning used in fiqh. Because, it is seen that most of the terms that the sufis describe as azimah in their books express the most cautious, the most difficult, and the hardest judgment for the nafs among the opinions of mujtahids on any fiqh issue. When this situation is evaluated from fiqh's view, what comes out as a result can be expressed as 'talfiq based on precautionary'. The reasons that push the sufis to such a behavior can be cited here as the utmost meticulousness in applying the shariah provisions, their efforts to get rid of the disagreements of the fakihs on the issues of fiqh, and the idea that it is more appropriate for taqwa by implementing the most difficult provision for the soul. Although it seems accurate in some respects to take the most prudent view from the opinions of mujtahids in any fiqh issue, it should be noted that choosing among fiqh provisions based only on the fact that it is difficult and arduous does not mean that the most correct view is chosen in terms of fiqh. In this article, this thought, in the frame of sufism concept will be discussed, examined and evaluated in terms of fiqh.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 5 Sayı: 1 |
Kastamonu İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.