Osmanlı toplumu Doğu geleneğinin egemen olduğu bir yapıya sahiptir. Bu geleneğin en yoğun yaşandığı kurum şüphesiz ki evlilik müessesesidir. Evlilik kurumu genel itibarıyla görücü usulü şeklinde tesis edilirdi. Bunda kaçgöçün egemen olması, Doğu kültürünün dinselleşmesi etkendir. Zengin ailelerden fakir ailelere kadar her kesimde bu usul egemendir. Toplumda genellikle tek eşli evlilikler olmasına rağmen çok kadınla evlilik ve odalık uygulaması da yasaldır. Böyle bir durumun edebî eserlerin (roman, hikâye, tiyatro) aradığı gerilimli ve çatışmalı malzemeyi içerdiği yadsınamaz. Dış dünyaya kapalı bir yapıya sahip olan aile içinde kadınlar arasındaki rekabetin en iyi görülebileceği konulardan birisi kuşkusuz ki çok eşli evliliktir. Özellikle kadınlar arasındaki rekabet, kıskançlık, çekememezlik gibi duygular edebî eserler için vazgeçilmez malzemelerdendir. Ancak yazarlarımız konuya çok ilgi göstermemiştir. Yüzlerce hikâyenin yazıldığı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadarki dönemde konu daha farklı boyutlarıyla derinleştirilebilseydi hem tarih açısından hem de yanlış uygulamaların düzeltilmesi açısından daha faydalı olacaktı. Çok eşlilik ve odalık konusuna karşılık Osmanlı toplumunda sınırlı sayıda olan aldatma olaylarının hemen hemen her hikâyecide görülmesi yazarların Batı’yı teknik olarak değil, içerik olarak da taklit ettiğinin göstergesidir. Bu yazıda Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar kaleme alınan, kitap hâlinde basılan hikâyelerde odalık ve çok eşlilik meselesi ve bu meselenin bireyler üzerindeki etkisi incelenecektir. Böylece yerli hayatın Tanzimat’tan sonra yaşadığı dönüşüm ve yazarların gelenekseli işlerken takındığı tavır ortaya konacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Edebiyat |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Nisan 2021 |
Gönderilme Tarihi | 3 Şubat 2021 |
Kabul Tarihi | 11 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 13 |