Bu makalede, Eskiçağ Mezopotamya insanlarının gökyüzü hakkında hissettikleri, gökyüzünü kutsal saymaları ve bu kutsallık sonucunda da gökyüzüne bakarak kehanetler üretmeleri işlenmiştir. Eskiçağ Mezopotamya insanları kendi etrafında deneyimlediği doğaya veya doğa olaylarına, modern insanın bu olaylara bakış açısından farklı yaklaşarak bazı anlamlar yüklemiştir. Uçsuz bucaksız gökyüzüne baktığında buraya ulaşamadığı için göksel Hiyerofaniler meydana gelmiştir. Hiyerofani terimi, kısaca kutsalın tezahürü olarak çevrilebilir. Gökte yaşanan doğa olayları; yağmur, fırtına ve inceledikleri yedi gezegen; Venüs, Jüpiter, Mars, Uranüs, Satürn, Güneş ve Ay’ın hareketlerini her şeyin üstünde olan ve gökte yaşayan kutsal bir varlığa atfetmişlerdir. Bu yüzden göğü kişileştirerek ona An/Anu demişlerdir. Zamanla bu göksel varlık özellikle şehirleşmenin de etkisiyle Deus Otiosus yani ulaşılamaz ve uzak olan tanrı durumuna gelmiş ve Hiyerofanilerini daha dinamik ve yeni olan tanrılara bırakmıştır. Eskiçağ Mezopotamya insanları, göğü sadece kutsal saymamışlar, ayrıca göğü inceleyerek ve gezegenlerin hareketlerini gözlemleyerek astronomi ve astroloji konusunda günümüze kadar gelen önemli bilgiler bırakmışlardır. Bu bilgiler komşu memleketleri derinden etkilemiştir. Ayrıca gezegenlerin hareketlerini bir bakıma tanrıların insanlar ile bir haberleşme yolu olarak gördükleri için de bu gezegenlerin hareketlerine bakarak göksel kehanetler de üretmişlerdir.
Bu makale, “Eskiçağ Mezopotamya İnanışlarında Gök Hiyerofanisi ve Yunan Dünyasına Etkisi” adlı doktora tezinden türetilmiştir.
In this article, the feelings of the Ancient Mesopotamian people about the sky, their regard for the sky as sacred, and their making prophecies by looking at the sky because of this sanctity are discussed. Ancient Mesopotamian people attributed some meanings to the nature or natural events that they experienced around themselves, by approaching them differently from the perspective of modern people. Celestial Hierophanies occurred because they could not reach here when they looked at the vast sky. The term hierophany can be translated briefly as the manifestation of the sacred. Natural events in the sky; the rain, storm, and the movements of the seven planets; Venus, Jupiter, Mars, Uranus, Saturn, Sun, and Moon, they attributed to a divine being who is above everything and lives in the sky. Therefore, they personified the sky and called it an/Anu. Over time, this celestial entity, especially with the effect of urbanization, became Deus Otiosus, the god who is inaccessible and distant and left his hierophanies to the more dynamic and new gods. Ancient Mesopotamian people not only regarded the sky as sacred, but also left important information on astronomy and astrology by examining the sky and observing the movements of the planets. This informations deeply affected the neighboring countries. In addition, they also produced celestial prophecies by looking at the movements of these planets, as they saw the movements of the planets as a way of communication between the gods and humans.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji |
Bölüm | Tez Özeti |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 21 Ocak 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 3 Sayı: 1 |
Creative Commons Attribution-ShareAlike 4.0 International License tarafından lisanslanmıştır.