Kadın
bedenini, öngörülemeyen, sınırlarından taşan bir sıvılar ve akışkanlar alanı
olarak tanımlayan pozitivist düşünce, tam karşısında konumlandığını iddia
ettiği mitik sistemin inanışlarını yeniden üretir ve pekiştirir. Bu inanışlar
arasında, dişil tekinsiz güçlerin su, akışkanlık, nem, karanlık, kayganlık ile
ilişkili olanları, geleneksel ve modern sanat yapıtlarına estetize edilerek
yansıtılmış, sanatta temsilin dönüştürücü gücünden kaynaklanan bir
ehlileştirmeye tabi tutulmuşlardır. Bu tekinsiz güçlerden biri olan ve Slav
mitolojisinde denizkızlarına karşılık gelen rusalkalar, zamansız ölen kadınların,
suda yaşayan ruhları sıfatıyla, hem birer korku nesnesi, hem de dişil doğaları
gereği, bereket sembolü olarak kabul edilirler. İnanışa göre rusalkalar, erkek
kurbanlarını suya çekip boğarak öldürürler; ancak karaya çıktıkları Rusalka Haftası’nda,
toprağa nem ve verimlilik getirirler. Bu çalışma, halk inanışlarında kadın
bedeninin periferiye itilmesini, Fransız düşünür Julia Kristeva’nın abject
(iğrenç) kavramsallaştırması aracılığıyla, rusalka örneğinde çözümlemeyi
amaçlar. Çalışmada, kavramın Butlercı bir yorumundan da yararlanılmış,
abject/iğrenç olma durumunun, bedenselliği aşarak, giderek toplumun ötekisi
olma halini imlediği bir okumadan yola çıkılmış ve ilgili edebi/sanatsal
temsiller, bu eksende değerlendirilmiştir.
Positivist thought that
defines female body as an unpredictable,
overflowing the boundaries area of liquids and fluids, reproduces and
consolidates the beliefs of the mythical system that is claimed to be located
on the opposite side. Among these beliefs, the ones associated with the water,
fluidity, humidity, darkness, lubricity of the feminine uncanny powers are
reflected on the traditional and modern art works aesthetically, they were
subjected to a taming by the transformative power of representation in art. One
of these uncanny powers, rusalkas correspond to mermaids in Slavic mythology.
They are the spirits of the untimely dead women, objects
of fear but at the same time considered as symbols of fertility by virtue of their
feminine nature. According to the belief, rusalkas kill male victims by
drowning them to water; however, during the Rusalka Week, when they landed,
they bring moisture and efficiency to the soil. This
study aims to analyze the pushing of the female body to
the periphery through post-structuralist theorist Julia Kristeva’s abject
conceptualization. In the study, a Butlerian interpretation of the concept has
been used in which being abject, overcoming its corporal definitions, gradually
means being the other of society and related literary / artistic
representations have been evaluated in this axis.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Mart 2019 |
Gönderilme Tarihi | 24 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 12 Sayı: 25 |