Originally just boiled before consumption
by Arabic people, Turkish coffee - roasted, ground and brewed slowly on low
heat - can be considered the first slow
coffee in the contemporary sense. Coffee spread to the world via the
Turks and it is so thoroughly identified with Turkishness that many nations
tried to implement measures, especially through religious and national identity
codes, to prevent the dissemination of Turkish culture. In time, Turkish coffee
was gradually influenced by the growing coffee culture across the globe,
particularly with the emergence of take
away coffee, which can be regarded as an indication of both the
transformation of Turkish coffee into instant coffee and the incipience of its
hybridization. Alongside this hybridization tendency, Turkish coffee has also
been the subject of efforts to designate and preserve its characteristic
standards. Turkish coffee characteristics are very suitable for the Slow Food
Movement, which was founded in Italy as a reaction to fast food, particularly with regard to preserving regional and
national cuisines and protecting agricultural biodiversity. Both the method of slow brewing on low heat and the
tradition of slow drinking -
due to its hotness and function as an instrument of conversation - of Turkish
coffee must be observed and sustained as a 500-year historical heritage as a
part of the Ottoman palace cuisine. Turkish coffee can be characterized as a
beverage that befits the philosophy of “good, clean and fair food” of the Slow
Food Movement. Concordantly, symposiums, conferences and workshops must be
organized in the scope of eco-gastronomic tourism to provide visual
presentation of Turkish coffee preparation, brewing and service, meanwhile
performing each ritual as part of the intangible cultural heritage of Turkish
coffee.
Başlangıçta Araplar tarafından sadece
kaynatılarak içilen kahve, Türk damak tadı gereği kavrularak, öğütülerek, “ağır
ateşte yavaş” pişirilmesiyle dünyada da bugünkü anlamda “Slow Food”un ilk kahve
pişirme tekniği olduğu söylenebilir. Kahve, dünyaya Türkler üzerinden yayılmış
ve o kadar Türklükle özdeşleşmiştir ki Türk kültürünün yaygınlaşmasının önüne
geçmek için pek çok ülkede, özellikle dini ve ulusal kimlik kodları üzerinden
önlemler alınmaya çalışılmıştır. Geçen zaman içinde dünyada kahve geleneğinde
değişmeler görülmüştür. Bu kültürel değişimlerden Türk kahvesi de nasibini
almış; özellikle “ele alınıp götürülebilen (take away) kahve” formatının
eklenmesi söz konusu olmuştur. Bu durum Türk kahvesinin hem hazır kahveye
(instant) dönüşmesinin hem de melezleşmeye başlamasının göstergesi olarak kabul
edilebilir. Türk kahvesi bu şekilde bir taraftan melezleşme eğilimi gösterirken
diğer taraftan karakteristik standartlarını belirleme ve koruma çalışmalarına
konu olmuştur. Özellikle İtalya’da Fast Food’a tepki olarak ortaya çıkan Slow
Food Hareketinin, ülkelere, yörelere özgü yemekleri korumak ve tarım
alanlarındaki biyolojik çeşitliliğe sahip çıkma akımı açısından Türk kahvesi
oldukça karakteristik özellikler taşımaktadır. Osmanlı Saray mutfağının beş yüz
yıllık tarihi kahve serüveninden bugüne aktarılan bir içecek olması, kısık
ateşte yavaş pişirme metodunun uygulanması ve sohbet aracı olması bu
özelliklerinden birkaçıdır. Türk kahvesi, Slow Food hareketinin “iyi, temiz ve
adil” felsefesine uygun bir içecek olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda Eko
Gastronomi turizmi aracılığıyla sempozyumların, kongrelerin, workshopların düzenlenmesi, kahvenin hazırlanma, pişirilme ve ikram şekillerinin
görsel olarak yapılması sağlanmalıdır. Ayrıca bu esnada Türk kahvesiyle ilgili
somut olmayan kültürel miras kapsamına giren bütün ritüeller oluşturulmalıdır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Eylül 2019 |
Gönderilme Tarihi | 20 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 12 Sayı: 27 |