Feminism, a movement advocating for gender equality, is an approach that stands up to male supremacy and divides into various waves by undergoing periodical changes from past to present. Attempting to eliminate established gender inequality that directly or indirectly pervades all sections of society is amongst the primary objectives of feminists who constitute the ideational structure of feminist waves. In fact, ecofeminism, as one approach to feminism, constructs a synthesis of feminism and corresponds to a social movement that asserts that masculine mentality has brought nature, as well as women, under its dominance. Ecofeminism, asserting that there exists a joint relationship between oppressive patriarchal relations and the oppression of nature, focuses on the problems of environment and woman in social, cultural, historical contexts. Many literary works also discuss this approach in various ways, though not directly. Indeed, Herland, written by Charlotte Perkins Gilman in 1915, can be considered as one of them. In this utopian work, the point of view of masculine mentality to nature and woman is written with an interrogative language. In this paper, Gilman’s work, Herland, is examined in the context of the ecofeminist perspective by taking modern human’s attempts to understand nature, women, and traditions from a different viewpoint also into consideration.
Cinsiyet eşitliğini savunan bir hareket olan feminizm, erkek egemenliğine karşı çıkan ve geçmişten günümüze dönemsel değişimler geçirerek çeşitli dalgalara ayrılan bir yaklaşımdır. Toplumun tüm kesimlerine doğrudan ya da dolaylı olarak sinen yerleşik cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya çalışmak, feminist dalgaların düşünsel yapısını oluşturan feministlerin başlıca hedefleri arasındadır. Bu hedefleri paylaşan yaklaşımlardan biri olan ekofeminizm de ekoloji ve feminizmin bir sentezini oluşturmakta ve eril zihniyetin, kadınları olduğu gibi, doğayı da tahakkümü altına aldığını öne süren bir toplumsal harekete karşılık gelmektedir. Ataerkil tahakküm ilişkileri ile doğanın tahakküm altına alınması arasında bir ortaklığın olduğunu öne süren ekofeminizm; toplumsal, kültürel, tarihsel bağlamda çevre ve kadın sorunlarına odaklanmaktadır. Bu yaklaşımı doğrudan olmasa da çeşitli yollarla konu edinen pek çok edebî eser bulunmaktadır. Nitekim 1915 yılında Charlotte Perkins Gilman tarafından yazılan Kadınlar Ülkesi (Herland) kitabı bunlardan birisi olarak görülebilir. Bu ütopik eserde ataerkil zihniyetin doğaya ve kadına bakış açısı, sorgulayıcı bir dille kaleme alınmıştır. Bu çalışmada, Gilman'ın Kadınlar Ülkesi yapıtı modern insanın doğayı, kadınları, gelenekleri farklı bir gözle anlamaya çalışması da dikkate alınarak ekofeminist perspektif bağlamında incelenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 18 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 13 Sayı: 32 |