At the beginning of the twenty-first century, Turkish foreign policy witnessed an almost fundamental change from what it was in the last century, when new worlds emerged in front of Turkey, from the Balkans to the Caucasus and Central Asia through the Middle East. New political approaches have also emerged aimed at inspiring the Ottoman multi-ethnic group formula to reconcile with Turkey's Islamic and Ottoman legacy at home as well as abroad, and within the framework of this new political concept that restored balance to Turkey's regional relations, which it did not attach importance to in the past because of its excessive focus on building solid relations with the European Union and the United States of America. After the Justice and Development Party came to power in Turkey in late 2002, Turkey's new leaders worked to activate the Turkish role in the regional environment surrounding Turkey. The beginning was to establish good relations with neighboring countries in the Middle East. In order to be effective and influential, the new Turkish vision in foreign policy focused on the importance of the internal transformation, especially the consolidation of political and economic stability in the country, as internal reform in Turkey and its growing economic capabilities allowed it to emerge as a sponsor of peace in the Middle East. On this basis, Turkey's leaders have expressed their willingness to pursue active diplomacy in the Middle East in order to reduce or end problems with neighboring countries through a zero-problem policy.
Turkish Foreign Policy Middle East Justice and Development Party Zero – Problem Policy New World Order
Yirmi birinci yüzyılın başında Türk dış politikası bir önceki yüzyıla nazaran çok büyük bir değişim ve dönüşüme maruz kalmıştır. Zira içinde yaşadığımız yüzyılda Türkiye’nin önüne Balkanlardan başlayarak Kafkasya’ya oradan Orta Asya ve Ortadoğu’ya kadar uzanan yeni bir jeopolitik ufuk ve farklı bir pencere açılmıştır. Bu yeni durum yeni siyasi yaklaşımların ortaya çıkmasına yol açmış ve Türkiye hem iç ve hem de dış siyasetini yeniden şekillendirecek bir formülasyonu esas almıştır. Bu formülasyon özünde çok etnikli, çok dinli ve çok hukuklu Osmanlının çokkültürlü yapısından ilham alarak İslam ve Osmanlı mirasıyla bütünleşerek farklı kültürlerin farklılıklarını yitirmeden bir arada, yan yana ve iç içe yaşayabileceği bir pratiğe oturtulmuştur. Haddi zatında bu bakış açısı yerel ve bölgesel aktörlerle ilişkilerini normalleştirerek denge tesis ettiği ve soğuk savaş dönemindeki AB ve ABD’ye bağımlı bir politikadan uzaklaşmayı gerektirmektedir. Nitekim 2002 sonu itibarıyla iktidarı devralan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Türkiye’nin yeni lideri –daha önceki pasif ve edilgen politik yaklaşımın aksine- bölge ülkeleriyle daha derin ve proaktif politikalar oluşturmaya başladı. Haliyle söz konusu komşu ülkelerin ve bölge ülkelerinin başında Ortadoğu devletleri gelmekteydi. Ne var ki bu aktif politikayı hayata geçirebilmek ve Ortadoğu’da barışı tesis edebilmek için öncelikle iç siyasi istikrarı ve ekonomik refahı temin etmek gerekmekteydi. Bu noktadan hareketle Türk dış politikasını şekillendiren aktörler, Ortadoğu’daki müzmin kaos ve sıkıntılarını sona erdirmek için komşularla sıfır problem sloganıyla aktif bir diplomasi izlemeyi tercih ettiler. Bu makale son yirmi yıllık dönemde Ortadoğu’ya yönelik Türk dış politikasının hangi minvalde ve ne tür dinamikler saikiyle değişip dönüştüğü analiz etmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Türk Dış Politikası Ortadoğu Adalet ve Kalkınma Partisi Sıfır Problem Politikası Yeni Dünya Düzeni
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 2 |