Süleymaniye Külliyesi birimlerinin neredeyse tamamı günümüze ulaşmışsa da bazı birimlerin yerleri veya varlıklarıyla ilgili ihtilaflar bulunmaktadır. Süleymaniye Dârülkurrâsı da bu açıdan tartışmalara konu olan bir birimdir. Arşiv belgeleri ve temel kaynaklardaki bazı bilgilere rağmen araştırmaların genelinde Süleymaniye Dârülhadis dershanesinin Dârülkurrâ olduğu kabul edilmektedir. Bazı araştırmalarda ise ilgili binanın Dârülkurrâ olamayacağı ya da Dârülkurrâ’nın yerinin kesin olarak bilinemediği kaydedilmiştir.
Süleymaniye Dârülkurrâsı’nın Süleymaniye vakfiyesi ve vakfın ilk muhasebe defterlerinde geçmemesi, arşiv belgeleri de dâhil olmak üzere temel kaynakların hiçbirinde Dârülkurrâ’nın yeri hakkında net bir bilginin bulunmaması ve buranın Süleymaniye Dârülhadis dershanesiyle karıştırılması mevcut ihtilafın önemli sebeplerindendir. Arşiv belgeleri ve dönemin tarih kaynaklarından hareketle meseleyi yeniden incelemeyi hedefleyen bu çalışmada Dârülkurrâ’nın varlığı ve yeri başta olmak üzere konuyla ilgili önemli bulgulara ulaşılmıştır. Tespit edilen veriler ışığında mevcut bilgiler gözden geçirilmiş ve tüm bilgiler analiz edilerek kurumun medreseler arasındaki yeri, personel ve eğitim-öğretim yönü ortaya konmaya çalışılmıştır.
Külliyenin kuruluş senedi olan vakfiyede anılmayan Süleymaniye Dârülkurrâsı Süleymaniye Vakfı’yla ilgili bazı arşivlerdeki muhasebe defterleri ile dönemin önemli tarihi kaynaklarında geçmektedir. Dolayısıyla Dârülkurrâ’nın varlığıyla ilgili herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Ancak mezkûr arşiv belgeleri ve temel kaynaklarda Dârülkurrâ’nın yerine dair herhangi bir bilginin yer almaması da dikkat çekicidir. Mevcut Dârülhadis dershanesi/Dârülkurrâ etrafındaki tartışmaların da sonraki dönem araştırmaları üzerinden günümüze geldiği anlaşılmaktadır.
Süleymaniye Dârülkurrâsı’yla ilgili bilgiler buranın Süleymaniye Camii bünyesinde Kur’an ve kıraat ilminin öğretildiği ayrı bir bölüm olduğunu göstermektedir. Nitekim Dârülkurrâ’nın bu yönüne işaret eden çok sayıda delil vardır. Osmanlılarda mescit veya camilerde kıraat ilminin okutulduğu özel bölümlere “dârülkurrâ” adının verilmesi, Evliya Çelebi’nin selâtin, vüzerâ ve diğer ileri gelenlerin camilerinin her birinde bir dârülkurrâ olduğunu söylemesi, muhasebe defterlerinde Süleymaniye Dârülkurrâsı’nın medreseler arasında gösterilmeyip cami kısmında (cami bölümü gibi) gösterilmesi, bu defterlerde Süleymaniye Külliyesi birimlerinden neredeyse hepsinin inşaat veya tamiriyle ilgili bilgiler bulunurken Dârülkurrâ’nın bu yönüyle ilgili bir belgeye rastlanmaması, muhasebe defterlerindeki “Cemâat-i Müteferrika-i Câmi-i Şerîf”, “Cemâat-i Hademe-i/Hüddâm-ı Câmi-i Şerîf” ve Celalzâde’nin Tabakât’ındaki “mülhakât-ı câmi‘-i ekber” ifadeleri, şeyhülkurrâ ve talebe yevmiyelerinin Süleymaniye Külliyesi bünyesindeki tüm medreselerden düşük olması, bazı defterlerde öğrenciler için “talebe-i şeyhülkurrâ/şeyh-i dârülkurrâ” ifadelerinin kullanılması ve Osmanlı’da müstakil binası olan dârülkurrâlardaki hizmetli kadrosunun Süleymaniye Dârülkurrâsı’nda bulunmaması buranın diğer medreseler statüsünde olmayıp bünyesindeki eğitim-öğretim faaliyetlerinin şahıs (şeyhülkurrâ) nezaretinde cami içerisinde yürütüldüğüne ve ayrı bir binasının olmadığına işaret olmalıdır.
Dârülkurrâ personeline ait en erken tarihli/önemli belgelerin başında farklı arşivlerde bulunan vakfa ait muhasebe defterleri gelmektedir. Arşivlerdeki bu muhasebe defterlerinde mezkûr Dârülkurrâ diğer medreseler gibi müstakil olarak geçmemiş ve Celalzâde’nin Tabakât’ındaki ifadelere benzer şekilde, caminin bir bölümü gibi ele alınmıştır. Yine bu defterlerde Dârülkurrâ personeli genellikle “Cemâat-i Müteferrika-i Câmi-i Şerîf” veya “Cemâat-i Hademe-i/Hüddâm-ı Câmi-i Şerîf” gibi başlıklar altında zikredilmiş, şeyhülkurrâ ve talebe ücretleri ise caminin diğer personeliyle birlikte verilmiştir. Süleymaniye Dârülkurrâsı hakkındaki en eski kaynak sayılan Celalzâde’nin Tabakât’ında şeyhülkurrânın taşıması gereken şartlar ana hatlarıyla belirtilmiştir. Buna göre hâfız, tecvid ilmi ve kıraat vecihlerini bilen ve dolaylı olarak da Kur’an tefsirine vâkıf biri şeyhülkurrâ olabilecektir. Aslında bu şartlar, İslâm dünyasında, dolayısıyla da Osmanlı’da şeyhülkurrâlar için aranan genel şartlardır. Yine şeyhülkurrâlardan biriyle ilgili bazı muhasebe defterlerindeki bilgiler, şeyhülkurrâların uzun süre (belki de ömür boyu) bu vazifede kalabildiklerini göstermektedir.
Osmanlı ilmiye mensuplarının biyografilerini içeren eserlerde genel medreseler ve dârülhadis müderrisleriyle ilgili kronolojik bilgiler bulunmasına karşılık şeyhülkurrâlarla ilgili yeterli bilgi yer almaması, Osmanlı dârülkurrâlarının dârülhadisler gibi medrese dereceleri sisteminde yer almadığını göstermektedir. Yine bu eserlerde, şeyhülkurrâların büyük çoğunluğunun medrese basamaklarını kullanmadıkları ve genellikle hatiplik gibi mesleklerden geldikleri görülmektedir.
Osmanlı Medreseleri Süleymaniye Külliyesi Süleymaniye Medreseleri Süleymaniye Dârülkurrâsı Kanûnî Sultan Süleyman İstanbul
Although almost all of the units of the Süleymaniye Complex have reached the present day and there is an alliance about the location of each of them, there are disputes regarding the locations or assets of some units. One of these controversial issues is the Süleymaniye Dârülkurrâsı (Dâr al-qurrâ of Suleymaniye), and many aspects of the institution, especially the existence and location of this institution, have still not been fully clarified. Despite some information in archive documents and basic sources, it is accepted that the Süleymaniye Dârülhadis dershanesi (classroom) is Dârülkurrâ in most of the studies. In some studies, it was noted that the relevant building could not be Dârülkurrâ or the location of Dârülkurrâ was not known precisely.
The fact that the Süleymaniye Dârülkurrâsı is not mentioned in the waqfiyya of Süleymaniye and the first accounting books of the foundation, there is no clear information about the place of the Dârülkurrâ in any of the basic sources, including archive documents, and the place is confused with the Süleymaniye Dârülhadis dershanesi. In this study, by examining both archive documents and important historical sources of the period, it was tried to reach the foundations of the existing conflicts, and important clues about the issue, especially the presence and location of Dârülkurrâ, were determined in the relevant sources. In addition, in the light of these new data, the information in the research was reviewed and all the information was analyzed and the place of the institution among the madrasahs, the staff and the education-teaching aspect were tried to be revealed.
The Süleymaniye Dârülkurrâsı is not mentioned in the waqfiyya, which is the foundation deed of the complex, but in the accounting books in some archives related to the Süleymaniye Foundation and in important historical sources of the period. The information here shows that there is no doubt about the existence of Dârülkurrâ. It is also noteworthy that there is no information about the location of Dârülkurrâ in any of the aforementioned archive documents and basic sources. It is understood that the discussions around Dârülhadis dershanesi/Dârülkurrâ have come to the present day through the researches of the next period.
It is understood that the Süleymaniye Dârülkurrâsı is a separate section within the Süleymaniye Mosque where the science of the Qur'an and recitation is taught. There is a great deal of evidence pointing to this aspect of Dârülkurrâ. Naming the special sections where the science of kırâat (qirâat) is taught in mosques in the Ottomans; the fact that Evliya Çelebi stated that there is a dârülkurrâ in each of the mosques of sultans, viziers and other notables; the fact that the Süleymaniye Dârülkurrâsı is not shown among the madrasahs in the accounting books but in the mosque section (such as the mosque section); while these books contain information about the construction or repair of almost all of the units of the Süleymaniye Complex, the absence of a single document regarding this aspect of Dârülkurrâ; the expressions “Cemâat-i Müteferrika-i Câmi-i Şerîf”, “Cemâat-i Hademe-i/Hüddâm-ı Câmi-i Şerîf” in the accounting books and the “mülhakât-ı câmi‘-i ekber” expressions in Celâlzâde’s Tabakât; the fact that the wages of both sheikhulkurrâ (şeyhülkurrâ) and students are lower than all madrasahs within the Süleymaniye Complex; the use of the expressions “talebe-i şeyhülkurrâ/şeyh-i dârülkurrâ” for students in some of the notebooks; the fact that the staff of the dârülkurrâs, which had an independent building in the Ottoman Empire, were not present in the Süleymaniye Dârülkurrâsı it should be pointed out that this place is not in the status of other madrasas, that the educational activities are carried out under the supervision of the person (sheikhulkurrâ) and that there is no separate building.
Ottoman Madrasas Süleymaniye Complex Süleymaniye Madrasas Süleymaniye Dârülkurrâsı (Dâr al-qurrâ of Suleymaniye) Suleiman The Magnificent Istanbul
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 61 Sayı: 61 |
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi açık erişimli bir dergidir
Açık Erişim Politikası için tıklayınız.