Öz
Dinin veya daha temel bir ifade ile kutsalın, medya ve iletişim çalışmalarına konu olması durumunun yerli literatürde geniş bir hacme ve geçmişe sahip olduğunu söylemek güç olsa da söz konusu araştırma alanının uluslararası literatürde hatırı sayılır bir hacme ve geçmişe sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Konuyla ilgili literatürdeki yerli ve yabancı mevcut akademik çalışmalar mukayese edildiğinde, bu durum net bir şekilde görülecektir. Hem geleneksel hem de yeni medya ve din ilişkisini inceleyen yerli ve yabancı akademik çalışmalarda böylesi bir farklılığın ortaya çıkması iki temel gerekçeyle açıklanabilir. Öncelikle ülkemizde, medya ve iletişim alanındaki teknolojik gelişmelerin, Batılı ülkelere kıyasla daha ağır seyretmesinin ve kurumsallaşmasını geç tamamlamasının, medya ve din ilişkisini inceleyen akademik çalışmaların görece daha geç başlamasına neden olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, din gibi çok boyutlu ve hassas bir olgunun, uzun süre salt ilahiyat çalışmalarıyla sınırlı kalması, diğer bilim dallarının ve alt disiplinlerin –özellikle iletişim bilimlerinin– din olgusuna karşı çekimser tavrı bir diğer gerekçe olarak gösterilebilir.