Felsefe tarihindeki önemli tartışmalardan biri hakikat (aletheia) ile imge (eikon) arasındaki ilişkinin mahiyetidir. Antik dönemde, özellikle Platon düşüncesinde, imge, hakikatten uzaklığı üzerinden ele alınmaktadır. Kopyanın da kopyası olarak imgeler hakikat alanına dair bir şey söyleyememektedirler. Onlar ancak görünür dünyanın bir formu olarak ortaya çıkmaktadırlar. Modern dönemde ise Cogito merkezli düşünceyle birlikte Logos’un yerini özne almış ve söz merkezli düşünceden göz merkezli bir düşünceye geçilmiştir. Teknolojinin de gelişmesiyle birlikte imge, modern öznenin hayatında önemli bir yer teşkil etmiş ve öznelliğin oluşumunda gerek kendilik gerek başkalık deneyimleri açısından belirleyici bir konuma sahip olmuştur. Bu makalede imgenin hem kendisi hem de kendisinden başkası olduğu sorunsalı akılda tutularak öncelikle Platon’un ortaya koyduğu hakikat-imge ilişkisi ele alınacaktır. Bu iki kutuptan biri lehine karar vermektense ikisi arasındaki ilişki ön plana çıkarılacaktır. Platon’un hakikat bağlamında imgeyle kurduğu ilişki ortaya konduktan sonra Emmanuel Levinas’ın sanat ve imgeye dair görüşlerine yer verilecektir. Yüzün hangi anlamda bir imge olduğu ve hangi anlamda bir imge olmadığı başkalık meselesi üzerinden tartışmaya açılacaktır. Platon’un ve Emmanuel Levinas’ın imgeye dair görüşlerinin birlikte düşünülmesi önemlidir zira Platon, imgenin hakikate olan uzaklığını vurgulayarak duyusal olana mesafeli yaklaşır. Emmanuel Levinas ise bir yandan bunu kabul eder ve Platoncu bir tavır ortaya koyar ama diğer bir yandan da duyusal olanın içindeki hakikati yüz kavramıyla açığa çıkarır. Sonuç olarak imgenin hakikatle olan bağının bu şekilde ele alınması hem imgeye hem de özneye dair bir başkalık alanı açacaktır. Bu başkalık bir yandan imgedeki hakikatin keşfedilmesini sağlarken diğer bir yandan da özneyi imgeye karşı daha uyanık ve farkında hale getirecektir.
One of the important discussions in the history of philosophy is the relationship between truth (aletheia) and image (eikon). In antiquity, especially in Plato’s thought, the image is discussed far from the truth. Images as copies of the copy cannot say anything about the realm of truth; they emerge as a form of the visible world. In the modern period, with the Cogito centered thought, Logos is replaced with the subject and it is shifted from the word centered thought to the eye centered thought. With the development of technology, the image has become to have an important place in the life of the modern subject and has a decisive position in the formation of the subjectivity in terms of both selfhood and otherness. In this article, firstly it is going to be focused on the truth-image relation that Plato put forth, keeping in mind that image is both himself and the other than himself. Rather than to decide to favor one of these two poles, the relationship between the two is going to be the forefront. After presenting Plato's relationship with the image in the context of truth, Emmanuel Levinas' views on art and image will be discussed. In which sense the face is an image and in which sense it is not an image will be discussed through the issue of alterity. It is important to consider Plato's and Emmanuel Levinas' views on the image together because Plato distances himself from the sensible by emphasizing the image's distance from truth. Emmanuel Levinas, on the other hand, accepts this and takes a Platonic stance, but on the other hand, he reveals the truth within the sensible with the concept of face. As a result, addressing the connection of the image with the truth in this way will open up a space of otherness for both the image and the subject. On the one hand, this otherness will enable the discovery of the truth in the image, and on the other hand, it will make the subject more alert and aware of the image.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma/İnceleme Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Kabul Tarihi | 19 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |