In our one thousand and four hundred years old fiqh tradition, various schools of fiqh, called sects, have emerged. The teachings and basic views of these schools were transferred to the next generations in concise works in the classical period, and later in short and concise works called mutûn. One of the most important texts dealing with the für fiqh of the Hanafi school is the work called Vikâye. Due to the importance of this work, many studies such as tens of commentaries, abridgements, quotes and translations have been made. In addition to its translation into different languages, this work was also translated into Turkish by a few different people, such as Devletoğlu and Şemsi Ahmet Paşa Kurd Efendi, during the Ottoman period. Of these, the entire text is the translation of Kurt Efendi. This translation was made in prose and compared to other translations, it is the most appropriate translation. Most of the copies of the translation are in Turkey, others in different countries such as Egypt, Bosnia and Germany. Some of these copies are complete and some are naqis. Some copies are intertwined with other works as magazines. Some of the copies are anonymous. Although they are attributed to different people like Taşköprüzade in one copy, they do not reflect the truth. As a result of comparison and examination, these references and anonymous copies are clearly revealed to belong to Kurd Efendi. Kurd Efendi has a sufi personality and is a Halveti sheikh. We understand his scientific competence from the works he wrote and translated. A remarkable point is that he combined a Sufi personality with a scholarly personality. Because he has clearly revealed the fact that knowledge is a must for a sound leech. This is one of the aspects that makes the work worth examining. While the work was being translated, the translator added his own considerations. He sometimes translates a term explanation, different views on the issue, differences in Turkish customs, ambiguities in the text, and making more explanations where necessary. In this respect, it turns out that it is an annotation rather than a translation, as it is written as a name in some copies. In this context, we have written this article in order to bring the manuscript to light and to be instrumental in its further publication.
Bin iki yüz yıllık fıkıh geleneğimizde mezhep diye adlandırılan çeşitli fı-kıh ekolleri ortaya çıkmıştır. Bu ekollerin öğretileri ve temel görüşleri sonraki nesillere klasik dönemde muhtasar, sonrasında ise mütûn denen kısa ve öz eserlerle aktarılmıştır. Hanefi ekolünün de füru fıkhını ele alan en önemli metinlerin başında Vikâye adlı eser gelmektedir. Bu çalışma üzerine önemine binaen onlarca şerh, ihtisar, talika ve tercümeler gibi pek çok çalışma yapılmıştır. Farklı dillere tercümesi yanında yazma, Osmanlı döneminde Devletoğlu, Şemsi Ahmet Paşa ve Kurd Efendi gibi birkaç farklı kişi tarafından Türkçeye aktarılmıştır. Bu tercümelerden Arapça metnin tamamını nesir olarak Türkçeye aktaran Kurt Efendinin tercümesi olup, diğer tercümelere nazaran aslına uygun bir tercümedir. Tercüme nüshalarının çoğu Türkiye’de olmakla beraber, bazıları Mısır, Bosna ve Almanya gibi farklı ülkelerde bulunmaktadır. Bu nüshalardan bir kısmı tam iken, bazıları ise nâkıstır. Kimi nüshalar başka eserler ile mecmua olarak iç içe olup bunlardan bazıları isimsizdir. Nüshaların nispetinde herhangi bir ihtilaf olmamakla beraber bir nüshada Taşköprüzade gibi farklı kişilere atfedilse de bunlar gerçeği yansıtmamaktadır. Zira atfedilen ve isim kaydı bulunmayan nüshalar, karşılaştırma ve inceleme sonucunda Kurd Efendiye ait olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Tercüme sahibi Kurd Efendi sûfi bir kişiliğe sahip olup halveti şeyhidir. İlmi yetkinliği yazdığı ve tercüme ettiği eserlerden anlaşılmaktadır. Zira sağlam bir sülûk için ilmin şart olduğu gerçeğini müşahhas olarak ortaya koyduğu görülmektedir. Bu da eseri incelemeye değer kılan hususlardan biridir. Öte yandan bu yazmayı diğe-rinden farklı kılan, mütercimin gerekli gördüğü mülahazaları eklemesi, yer yer ıstılahları açıklaması, mesele hakkında farklı görüşleri, Türk âdetindeki farklılıkları, metindeki kapalılıkları ve gerekli yerlerde açıklamalar yapması-dır. Bundan dolayı kimi nüshalarda belirtildiği gibi tercümeden daha çok bir şerh olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda asıl metnin fıkıh literatüründeki önemi, eserin orijinal tercümesinin genişletilmiş eklemelerle Türkçeye çevirisi yazmayı önemli kılmakta olup buna binaen nüshayı tanıtmak, ilerice basılmasına vesile olmak ve Türkçe fıkıh literatürüne katkı sağlamak amacıyla bu makaleyi kaleme aldık.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 10 Haziran 2022 |
Kabul Tarihi | 22 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 8 |
Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.