This paper aims at focusing on some crucial
questions as follows: What kind of relation can be observed between Qur’anic
claim to absolute truth and memory? Can this relation be taken as a form of
silencing and suppressing so-called the others of Islam? And finally what are reasons
for forgetting, silencing and suppressing some voices, texts, and concepts in
Islamic tradition? As far as we can see, when monological-conceptual thinking,
which tried to reach at whole or absolute truth, dominated reflective textual
tradition, this tradition became a drifting power into oblivion for the parts
which made contribution to the formation of this tradition.
Yazımızda dikkate aldığımız temel sorular şunlardır:
Kur’an’ın mutlak hakikat iddiası ve hafıza arasında ne tür bir ilişki
gözlemlenebilir? Bu ilişki, İslam’ın ötekisi olarak adlandırılan, dolayısıyla
olumsuzlanan şeyleri susturma ve baskılama formu olarak ele alınabilir mi?
Şayet böyle bir baskılama söz konusuysa, İslam geleneğinde birçok ses, metin ve
kavramı unut(tur)ma, susturma ve baskılamanın nedenleri neler olabilir? Fark
edebildiğimiz şekliyle, bütün ya da mutlak hakikate erişme teşebbüsünde bulunan
monolojik-kavramsal düşünce, entelektüel farkındalık ve metin/yorum geleneğine
hâkim olmaya başladığında, bu gelenek düzlemi, geleneğin oluşumuna katkı yapan
parçalar için bir tür suskunluk, unutuluş veya baskılamaya yol açma anlamında
tahripkâr bir boyut kazanmaya başlamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 5 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 15 Sayı: 2 - Din ve Muhalefet |