The tradition of minstrelsy in Turkish literature, has a long tradition dating back hundreds of years, and has managed to survive to this day. Minstrel branches played an important role in turning minstrel literature into a tradition. Master minstrels have the ability to influence their apprentices, as well as minstrels who are not part of their branch. This allows them to attract young people who have the talent to play the saz and create effective lyrics on the go. As a result, the tradition of training apprentices has survived for centuries. The master minstrel accepts a youngster with a talent for the saz and words as an apprentice, lets the apprentice accompany him, takes him to minstrel meetings, and eventually selects a pen name for him when the time is right. The apprentice, who spends years serving his master and learning all the rules of minstrelsy, starts singing his own songs with the permission of his master when he is deemed sufficiently capable. There are a number of requirements for a minstrel branch to emerge, including a specific style of music and lyrics, a preferred rhyming style, the folk tales told, the tunes used, the memories drawn upon, the sorts of compari-sons made, and the topics covered in the songs. The successor's songs reflect his master's technique, culture and word choices. Following the death of his master, the successor starts meetings and assemblies with his master's songs, creates occasions to mention his name, and generally makes it clear that he is following in his master's footsteps. He does all that to commemorate his master's name. The style of music and lyrics, the manner of playing the instrument, the culture, and linguistic preferences of the master influence his appren-tice. The master-apprentice relationship in the minstrelsy tradition can be explained on the basis of Harold Bloom's theory of poetry in the context of predecessors and successors. Bloom views the history of poetry as one of a struggle between predecessors and successors and emphasizes poets' efforts to create original and independent works. The successor poet, from the moment they start producing works, follows this ideal. Being or feeling original requires a comparison. The psychological aspects of the relationship between the predecessor and the successor play an important role in the connection that emerges through this compari-son. The existence of predecessors is a prerequisite for a successor poet to be original. Another name for this world created by predecessor poets is tradition, and tradition shapes the material that the successor has to work with. This is why all the works created by a successor poet owe their legitimacy to the poetry that came before, and the successor poet begins their career as a new poet joined to the tradition. This study will use a Bloomian perspective to examine the master-apprentice relationship, an important part of the minstrel-sy tradition, in the context of minstrel branches, as well as the efforts by the apprentice to perform their master's songs and mention the master's name at every opportunity. This will shed light on the process by which a new minstrel is influenced and starts producing independent and original works, making an effort, on the one hand, to attach himself to the tradition by mentioning his master's name, and on the other hand, taking advantage of the opportunity to easily and quickly become part of the tradition by emphasizing his connection with a specific minstrel branch.
Minstrel branches Harold Bloom anxiety of influence master-apprentice predecessor-successor
Türk edebiyatı içinde âşıklık geleneği, yüzyılların birikimi ile bir geleneğe sahip olmuş ve kendini günümüze kadar taşımıştır. Âşıklığın gelenek hâline dönüşmesinde âşık kollarının önemli rolleri vardır. Usta âşık hem çevresindekileri hem de kolun dışında kalan âşıkları etkileme kabiliyetini haizdir. Böylelikle saz çalma ve etkili söz söyleme becerisine sahip gençleri etrafında toplayabilmektedir. Bu sebeple âşık tarzı şiir geleneğinde çırak yetiştirme, yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerden biridir. Usta âşık, saza ve söze yeteneği olan bir genci çırak edinir, yanında gezdirir, saz ve söz meclislerine sokar ve belli sınavları geçerse mahlasını verir. Yıllarca ustasının yanında âşıklığın bütün kurallarını öğrenen çırak da doğru zamanda ustasının onayı ile şiirlerini çalıp söylemeye başlar. Âşık kolunun ortaya çıkması için usta âşığa ait dil, üslup, ayak, halk hikâyesi, ezgiler, hatıralar, âşığın yaptığı karşılaşmalar ve ağırlıklı olarak işlediği konular gibi bazı esasların var olması gerekir. Halef olan âşığın şiirlerinde ustasının tekniği, üslubu, söyleyiş edası, tavrı, kültürü ve kelime dağarcığı açıkça kendini hissettirir. Ustasının ölümünden sonra saz ve söz meclislerinde onun şiirleriyle söze başlar, çeşitli vesilelerle ustasının ismini zikreder ve onun izinden gittiğini belli etmek ister. Bütün bunlar, ustasının adını yaşatmak için yapılan eylemlerdir. Ustada hâkim olan tavır, üslup, icra, geleneğe bağlılık yetiştirdiği çırağa da sirayet eder. Âşıklık geleneğindeki usta-çırak ilişkisi, halef-selef düzleminde Harold Bloom’un ortaya koyduğu şiir teorisi ile okunabilir. Şiir tarihini haleflerin selefleriyle mücadelesi olarak değerlendiren Bloom’un teorisinde şairlerin özgünlük ve özgürlük idealinde eserler verme gayreti vurgulanır. Halef şair, eserler vermeye başladığı andan itibaren bu ideasını takip eder. Özgün olma veya kendini özgün hissetme ancak bir öteki ile karşılaşıldığı anda deneyimlenecek bir durumdur. Karşılaşma anında ortaya çıkan ilişkide, önceki ve sonraki arasındaki ilişkinin psikolojik boyutu önem arz eder. Bu ilişkide, halef şairi özgün yapacak olan şeyin ancak seleflerinin varlığı olduğu kesin bir gerçektir. Selef şairlerin kurdukları bu dünyanın diğer adı gelenektir ve gelenek ise halef şairin kullanacağı her şeyi belirlemiştir. Bu yüzden halef şairin şiir adına inşa edeceği her yapıt, meşruluğunu kendinden önce yazılmış şiirlere borçludur ve halef şair de geleneğe eklemlenen yeni şair olarak şiire başlar. Bu çalışmada âşıklığın önemli bir geleneği olan âşık kolları bağlamında usta-çırak ilişkisi, usta malı deyişler söyleme, çırağın usta-sını her fırsatta anma gayreti Bloomcu bakış açısından değerlendirilecektir. Bir taraftan çırağın ustasını anarken kendi varlığını gelenek içinde kabul ettirme çabası, diğer taraftan bir âşık kolluna mensup olmanın getirdiği gelenekte çabuk ve kolay yer edinme avantajı arasındaki âşığın sanatsal anlamda etkilenme ve ustasından veya bağlı olduğu koldan özgürleşerek özgünlüğünü inşa etme süreci irdelenecektir.
Âşık kolları Harold Bloom etkilenme endişesi usta-çırak halef-selef
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Sahası Türk Halk Bilimi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 30 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 23 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |