Öz
Bir toplumun tarihini ve kültürünü incelerken rehber bir kaynak olarak başvurulan folklor anlatıları ulusun
kimliğini temsil etmesi vesilesiyle önemli bir rol üstlenir. Folklor araştırmaları bu yönüyle yalnızca edebiyat
sahasına değil, aynı zamanda sosyoloji, tarih ve kültür bilim çalışmalarına da yol gösterir. Dünya medeniyetleri
arasında pek çok coğrafyayı kuşatan, Doğu ve Batı’yı aynı paydada buluşturan kendine has özellikleriyle Türk
kültürü ve Türk edebiyatı bu kapsamda pek çok araştırmacının merceği altına alınmıştır. Rus araştırmacılar bu
çalışma özelinde önemli bir yer tutmaktadır. Rus kültürüne yerleşen Doğu’ya ait unsurları tespit etmek ve bu
etkileşimin kökenini, seyrini incelemek isteyen Rus araştırmacıların Doğu kültürüne duyduğu merak, Rusya
tarihinde I. Petro dönemine uzanır. Siyasi ve ekonomik konulara ilave olarak, Türk halkının yaşayışı, gelenekleri,
sanat anlayışı ve İslam’ın sosyo-kültürel yaşamdaki yansıması da araştırmacılarda merak uyandırmıştır. Bu
bağlamda toplumsal, sanatsal ve pedagojik ögeler içeren Türk halk hikâyeleri, bu çalışma sahası içinde, araştırmacılarda ilgi uyandıran Türk folklor anlatıları arasında özgün bir yer edinmiştir. Söz konusu halk hikâyeleri
kahramanlık hikâyeleri ve aşk hikâyeleri olmak üzere iki grupta incelenir. Kahramanlık hikâyeleri sözlü kültür,
destanlar ve gerçek hikâyelerin genlerini taşırken, aşk hikâyeleri ise sözlü kültürün yanı sıra yazılı kaynaklardan,
Orta Çağ Fars edebiyatından ve Arap geleneğinden beslenir. Böylelikle kültürlerarası ödünçlemenin bir
sonucu olarak ortaya çıkan halk hikâyeleri, yalnızca Anadolu’da değil, aynı zamanda Azerbaycan ve İran’ın
komşu bölgelerinde de anlatılagelen kültürel bir değerdir. Bu hikâyeler ilk olarak sözlü kültür içinde varlık
göstermiş, daha sonra ise kahramanlık hikâyelerinin ya da fantastik içerikli anlatımların kaleme alındığı metinler
olarak ortaya çıkmıştır. Sözlü kültürün bir parçasıyken düzyazıya evrilen halk hikâyelerinin edebiyat ve
kültürel yaşayış eşiğindeki bu gelişimi Rus araştırmacıların da dikkatinden kaçmayan karakteristik bir özelliktir.
Başka bir ifadeyle, halk hikâyeleri özelinde Türk folklor çalışmalarına yönelik yapılan değerlendirmelerin toplumsal
yaşamdan ayrı tutulamayacağı ortaya konmuştur. Türk halk hikâyelerinin seyrini Rusya’nın gözüyle
aktaran Türkolog Tatyana Anikeyeva1, Tatyana Zuyeva, Anatoli Jeltyakov vd. araştırmacılar Türk halk hikâyelerinin
türsel özelliklerini ve Türk halk edebiyatı çalışmalarının başucu kaynağı kabul edilen “Dede Korkut
Hikâyeleri” başta olmak üzere halk edebiyatının birçok temel eserini mercek altına almışlardır. Bunun yanı sıra
Türk halk hikâyelerinin Yakın Doğu ve Orta Doğu kültürüyle olan etkileşimi, masal türüyle benzerlik gösteren
yönleri, halk şiir geleneğiyle ve folklor tiyatrosuyla olan bağlantısı ele alınarak edebî ödünçleme ve ardıllık
konularına dikkat çekilmiştir. Bu çalışmada, sözlü kültür ve yazılı metin olarak iki farklı kategoride varlık gösteren
Türk halk hikâyeleri; öne çıkan türsel özellikleri, farklı kültürlerle olan etkileşimleri, sahip oldukları tematik
ve dilsel yönleriyle Rus araştırmacı Tatyana Anikeyeva tarafından yürütülen çalışmalar özelinde, Doğu
Bilimine katkıları ekseninde, genel hatlarıyla incelenmektedir.Bu çalışmada, sözlü kültür ve yazılı metin olarak iki farklı kategoride varlık gösteren Türk halk hikâyeleri; öne çıkan türsel özellikleri, farklı kültürlerle olan etkileşimleri, sahip oldukları tematik ve dilsel yönleriyle SSCB ve Rusya araştırmacılarınca yürütülen çalışmalar özelinde, Doğu Bilimine katkıları ekseninde, genel hatlarıyla incelemektedir.