Türk folklorunda geçiş dönemi uygulamalarından biri olarak da kabul edilebilecek olan hac ritüeli, yalnızca orada bulunan bireylerin benzer hareketleri eşzamanlı biçimde icra etmeleri ile değil aynı zamanda çokuluslu bir ritüel olması açısından da ayrıca bir anlam taşımaktadır. Ritüelin bu uluslararası niteliği sayesinde köyünden çıkma olanağını daha önce yakalayamamış olan bireyler, köyün çok daha ötesinde bir topluluk olan ulusun dışına çıkarak kendisi gibi olmayan insanlarla karşılaşır. Bu karşılaşma esnasında yürüttüğü gözlemlerle topladığı malumatı zihninde işleyerek kendini keşfeder. İşleme süreci, hac ritüeli tamamlandıktan sonraki toplumsallaşma süreçlerinde biçimi belirsiz olan anlatılar üzerinden gerçekleşmektedir. Sözü edilen biçimsizliğin bir sonucu olarak bu ürünleri “söylem” olarak değerlendirmek mümkündür. Bu çalışmada Türklerin yabancılar hakkında ürettiği söylemin temel içeriğine ulaşabilmek maksadıyla kaynak kişilerle görüşmeler yapılmış ve hac anıları derlenerek bu anılardaki yabancılığa dair imajları biçimlendiren nitelikler, söylem analizi olarak adlandırılan yöntemle çözümlenmiştir. Araştırma kapsamında verilerin toplandığı kaynak kişilerin sayısı sekizdir ve tamamı Sivas’tan seçilmiştir. Belirlenen kişilerle yürütülen derinlemesine mülakatlar sonucunda hac anıları elde edilip, bu anılardaki yabancılarla ilgili yargıları belirten bölümler değerlendirilmek üzere ayrılmıştır. Üretilen söylemin analizinin sonucunda Türk hacıların yabancılara dair imgeleri üretirken namaz kılma ve Kuran okuma gibi dinsel ritüellerin icra edilme biçimleri, gelenek içerisinde sünnet olarak adlandırılan Peygamber’in davranışlarına sadakat, beslenme pratikleri, mahremiyet eşikleri gibi hususların belirleyici olduğu saptanmıştır. Bu saptamalarda genel olarak yabancıların ideal olmayan niteliklerinin ön plana çıkartılarak betimlendiği tespit edilmiştir. Yabancının olumsuz olarak değerlendirilebilecek konumunun anlatıyı üreten bireyin mensubu olduğu toplumu dolaylı bir yüceltme şekli olduğuna kanaat getirilmiştir. Bunlara ek olarak kaynak kişiler, yabancıları homojen bir kitle olarak düşünmemektedir. Karşılaştığı yabancı toplulukları kendi içinde basit sınıflandırmalara tabi tutan kaynak kişilerin başta Endonezyalılar olmak üzere Uzak Doğulu Müslümanlara özel bir sempati besledikleri saptanmıştır. Bazı gruplar hakkında ise daha olumsuz fikirlerin kalıplaşarak folklorda varlığını sürdürdüğü görülmüştür. Olumlu niteliklerle belirginleşen yabancılar ile olumsuz niteliklerle anılan yabancılar, söylemi üreten kitlenin kimlik bilinci söz konusu olduğunda aynı amaca hizmet etmektedir. Her iki grup da nihayetinde söylemi üreten topluluğun değerlerinin farkına varmasına ve kendini tanımasına olanak sağlar. Üretilen söylemin bazı açılardan toplumun kendine dönük öz eleştirel fikirlerin filizlenmesine de olanak sağdığını söylemek mümkün görünmektedir. Nihayetinde dinsel bir gereklilik olarak icra edilen ve Türk folklorunda önemli bir geçiş dönemi ritüeli olan haccın, Türk toplumunda ümmet bilincinin gelişmesine olanak sağlamaktan daha çok ulusal bilincin keşfedilmesine katkı sağladığı söylenebilir. Keşfedilen ulusal kimliğe dair bilinç, hac ritüeli esnasında gözlemlenen yabancılara dair fikirlerle canlı tutulmaktadır. Yabancılara dair imajların söylemsel boyutta yeniden üretilmesi yoluyla ulusal kimliğe dair fikirlerin sürekliliğine katkı sağlanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar, Türk Halk Bilimi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 17 Sayı: 130 |