Özet: Osmanlı dönemi ulema tipolojisi
bakımından meslekten bir âlim özelliği taşımayan Kâtip Çelebi (ö. 1067/1657), örgün klasik medrese eğitimi
almamış olmasını avantaja çevirerek bu eğitim ve uygulamalardan ilk şüphelenen
kişi olma özelliğini elde etmiştir. Bu tavır ona, zirvede olan nakli ilimleri
tenkit etme imkânı vermiştir. Detayına iyi nüfuz edemediği gerekçesiyle tenkit
edilebilecek olan bu şüpheciliği, kendi dönemi ve sonrasında krizin fark edilip
Osmanlı düşüncesinin tekrar formüle edilerek yaklaşık bir asır devam edecek
olan entelektüel bir faaliyeti tetiklemesi bakımından kayda değerdir. Nitekim
Kâtip Çelebi’nin eserleri vefatından bir asır sonra Osmanlı bürokrasisi
tarafından yaygın kabul görmüştür. el-İlhâmü’l-mukaddes mine’l-feyzi’l-akdes adlı eserinde dönemi Şeyhülislam’ı
Bahâî Mehmed Efendi’nin (ö. 1064/1653) bir fetvâsını akli ilimleri elde etmeden
fıkhın yeterli olmayacağı ve bu eksikliğin fakihi gülünç duruma düşüreceği
iddiasına delil göstererek eleştirmiştir. Bu ve benzeri durumlar, bu tür
tavırlarını diğer İslam ilimleri hakkında da gösteren Kâtip Çelebi’yi tarihten
kendi zamanına ilimlerin sınıflandırılması ve varlık merâtibindeki yeri
konusunu tespite yöneltmiş olmalıdır. Neticede o, meselenin çözümünün naklî ve
aklî ilimler dengesi perspektifine bağlı olduğu düşüncesine varmıştır. Bu
dengeyi kurarken kendinden önce yapılan bilim tasniflerini kullanmış ve bu
tasnifler içinde fıkhın yerine de işaret etmiştir. Teknik yönü ile çok müdekkik
olmamakla tenkit edilse de tarihi kurgusu ve önerisi bakımından bu tasnifi
kayda değerdir. Bu çalışmada Kâtip Çelebi’nin muhtelif eserlerinde yer verdiği
bilim tarihi çerçevesinde ilimler tasnifi, bu tasnif içerisinde fıkha verilen
yer ve kendi dönemindeki fukahâyı eleştirileri incelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Yazıları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 21 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 19 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 8 |