In Daniel Martin, a semi-autobiographical novel, John Fowles draws a portrayal of the powerlessness of a scriptwriter who wishes to make a significant change in his career, stop writing others into his scripts, instead to become a novelist and write himself into his own novel. Living in the United States in the late 1960s, Daniel feels detached from whatever and whoever he has had in his life to make himself the Daniel Martin of the late 1940’s. His earlier change of direction in his career from a playwright to a scriptwriter later brings Daniel to a point at which he feels disenchanted by what he has become. He also feels that he has become torn apart between his past and his present—something which pushes him to try to gather the bits and pieces of his life into a visible whole in a narrative. That is why he begins his narrative with a scene from his childhood in the first chapter. Yet, in the latter chapters of his narrative he is seen to have difficulties in sticking to a fixed tense and a fixed voice. The recurring zigzags in the choice of tenses and of voices eventually result in Daniel’s failure to respond strongly to fragmentation. His powerlessness is, however, covered up as well as made up for in the final chapters of the novel by someone else —the ill-concealed ghost of John Fowles’s third-person narrator. It is only through the interventions of this ghost in Daniel’s narrative that his search for a more stable way of assembling his fragmented consciousness and of being later able to devote it to the writing of a coherent novel becomes possible.
Wholeness Fragmentation Narrative Powerlessness John Fowles Daniel Martin
Yarı-otobiyografik bir roman olan Daniel Martin’de John Fowles, kariyerinde önemli bir değişiklik yapmayı, senaryolarında başkalarını artık yazmamayı, bunun yerine bir roman yazarı olup kendi romanında kendini yazmayı arzulayan bir senaristin başarısızlığının portresini çizmektedir. 1960’ların sonlarında Birleşik Devletler’de yaşayan Daniel, kendisini 1940’ların sonlarındaki Daniel Martin yapan ve hayatında yer alan her ne ve her kim var ise onlardan kopmuş hissetmektedir. Kariyerinde daha önce gerçekleştirdiği oyun yazarlığından senaristliğe doğru yön değişikliği Daniel’i olduğu şeyden hayal kırıklığı duyan bir noktaya getirmiştir. Keza, kendisini geçmişi ve şu anı arasında da parçalanmış hissetmektedir—ki bu durum onu bir anlatı içinde hayatının parçalarını bir bütüne dönüştürmeye itmektedir. İşte bu sebeple anlatısına ilk bölümde çocukluğundan bir sahneyle başlar. Fakat anlatısının sonraki bölümlerinde sabit bir zaman kipine ve sabit bir bakış açısına bağlı kalmakta zorlandığı görülmektedir. Zaman kipi ve bakış açısı seçiminde tekrar eden zikzakların sonucunda, Daniel’in bu parçalanmaya güçlü bir şekilde yanıt veremez. Ancak, romanın son bölümlerinde bir başkası tarafından —Fowles’un üçüncü-şahıs anlatıcısının kötü gizlenmiş hayaleti—hem güçsüzlüğünün üstü örtülür hem de güçsüzlüğü telafi edilir. Daniel’in parçalanmış bilincini toparlaması ve sonrasında bunu daha insicamlı bir roman yazımına adayabilmesi için daha istikrarlı bir yol bulma arayışı bu hayaletin, Daniel’in anlatısına yaptığı müdahaleler sayesinde mümkün olmaktadır.
Bütünlük Parçalanma Anlatı Güçsüzlük John Fowles Daniel Martin
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Dil Çalışmaları (Diğer), İngiliz ve İrlanda Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 10 |
Adres: Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi 07058 Kampüs, Antalya / TÜRKİYE | E-Posta: mjh@akdeniz.edu.tr |