Osmanlı klasik şiiri, karmaşık Osmanlı
kültür ve folklorünü yansıtan kırık bir aynadır. Osmanlı lirik şiirini okurken
despotizmi şiirdeki her kapıyı açan anahtar olarak kabul eden yaklaşımlara
eleştirel yaklaşan Walter Andrews, şiiri “âşık-mâşuk”, “merkez-çevre” gibi
ikili karşıtlıklara indirgemek yerine, kimlikleri etkileyen etkileşimi ön plana
alarak farklı bir açıdan bakmayı önerir. Andrews, Gilles Deleuze ve Felix
Guattari’nin kuramsal eleştirileri ışığında incelediği şiirlerde “oluş”
halindeki kimliklerden söz eder ve “Mecnûn” ve “Melâmi” olarak adlandırdığı iki
fonksiyon tespit eder. Bu makalede, Andrews’un çalışmasından ilhamla, biri
despotik tahakküm ilişkilerinin diğeri ise Sufî
folklorünün ürünü olan bu iki “oluş hali” arasındaki etkileşim, Tanzimat’tan
itibaren giderek Divan şiirinin yerini alan romanlardaki karakterler
çerçevesinde ele alınmaktadır. Kimliğin bir inşa olduğuna ilişkin göndermeler
içeren ve kimliğin modernleşme ile ilgili bir sorunsal olarak ele alındığı
romanlar incelendiğinde, Sufizm kültürünün ve folklorunun etkisini yitirmesi ile
gözden kaybolduğu düşünülen Melâmi fonksiyonunun ortadan kalkmadığı, tıpkı
tarihsel olarak farklı tahakküm ilişkileri içerisinden yeniden üretilen Mecnûn fonksiyonu
gibi, Melâmi fonksiyonun da dönüşerek sürdüğü, Mecnûn fonksiyonunu etkilediği
ve dönüştürdüğü ortaya çıkmaktadır. Yazının ilk bölümünde Tanzimat
romanlarından Felâtun Bey ve Râkım Efendi (1875) ile İntibah
(1876) ve Servet-i Fünûn’a geçiş döneminin önemli romanlarından Araba
Sevdası (1896) ile bu dönemin doruğu kabul edilen Aşk-ı Memnu (1900) ve yazının ikinci bölümünde,
Milli Edebiyat romanlarından Ateşten Gömlek (1922) ve Yaban (1932) ele alınacak ve son olarak
Osmanlı-Türk modernleşmesine ilişkin konularda öne çıkan hikâyelere sahip olduklarından Fatih-Harbiye (1931) ve Huzur
(1949) incelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar, Edebi Teori |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 2 Sayı: 2 |