Literatürde üzerinde uzlaşma sağlanamamış bir kavram olan popülizmin bu niteliği, halka çağrı yapan bütün siyasi düşüncelerin popülizm olarak çerçevelenmesi gibi bir sonuca yol açar. Bu da “halkın yegane temsilcisi” ve “halkın kendisi” olma iddiasıyla yola çıkarak, kapsayıcılığı kadar dışlayıcılığı da olan popülizmle, halk lehine bir dönüşüm arzulayan ve halkın çıkarlarını siyasetlerinin merkezine koyan halkçıların arasındaki farkları ortadan kaldırır. Bir de buna Türkçenin konforunda iki kelimenin ayrı ayrı isimlendirilebilmesine karşın, İngilizcede iki kelimenin de aynı şekilde isimlendirilmesinin yarattığı çeviri problemleri eklenince iki kavram arasındaki ayrım ortadan tamamen kalkar. Türkiye’de bu kargaşadan payını alanlar, II. Meşrutiyet’in ardından ortaya çıkan ve Cumhuriyet’le birlikte bu düşüncelerini taçlandıran halkçılar oldular. Popülistlerle aralarında kurumsal, kavramsal, araçsal ve amaca dönük olarak birçok fark bulunmasına rağmen Osmanlı-Türk halkçıları, bu ayrımlar gözden kaçırılarak popülist olarak isimlendirildi. Dolayısıyla bu çalışma, literatürdeki bu kargaşayı gözler önüne sererken, aynı zamanda popülizm ve halkçılık arasına Atatürk’ün düşünce dünyası ve halkçılık pratiklerini ortaya koyarak literatüre katkı sunmaya amaçlar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 17 Sayı: 37 |