Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da 2010 yılında ortaya
çıkan halk isyan dalgaları, AB’nin Güney Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerini
komşuluk politikası bağlamında yeniden düzenlemesine neden olmuştur. Arap
Baharı olarak da adlandırılan bu dönüşümün temelinde Orta Doğu halklarının
baskıcı ve otoriter rejimler karşında sosyal, iktisadi ve siyasi hak talepleri
yatmaktaydı. Ancak söz konusu rejimlere karşı yürütülen toplumsal hareketler
sonuçları itibariyle sadece Orta Doğu ülkeleri ile değil, AB ile de yakından
ilgilidir. Süregelen iç savaşlar ve güç boşlukları Avrupa’da güvensizliğin ve
istikrarsızlığın kaynağı olmuş, AB’nin mücadele ettiği düzensiz ve yasadışı
göç, iltica, insan kaçakçılığı, radikalizm ve terörizm gibi sorunlar bizatihi
AB projesini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Üye devletler Akdeniz
komşularına yönelik ulusal düzeyde yeni politikalar oluşturmaya çabalarken, AB
düzeyinde değişimin ivmesini ve sonuçlarını yönlendirebilecek ulus-üstü düzeyde
yeterli bir komşuluk politikasının üretilip üretilmediğiyse oldukça tartışmalı
bir konudur. Bu bağlamda, bu çalışmanın temel amacı, AB’nin Arap Baharından
sonra oluşturulan komşuluk politikasının temel unsurlarının neler olduğunu
ortaya koymak ve böylece ’yeni’ komşuluk politikasının fırsat ve
sınırlılıklarını tartışmaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Kasım 2018 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ocak 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 9 Sayı: 2 |
ISSN: 1309-6087, e-ISSN: 2459-0711
Mukaddime is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).