Bu çalışma, anaakım basının Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ayrımcı söylemlerin kamuoyunda yaygınlaşması ve meşru kabul edilmesindeki rolünü sorunlaştırmaktadır. Çalışma kapsamında, Suriyelilerin Türkiye’ye toplu olarak girmeye başladıkları 2011 yılının Nisan ayından itibaren sığınmacıların sayısının iki milyonun üzerine çıktığı 2014 yılının sonuna kadar geçen süre içinde tirajları dikkate alınarak belirlenen üç anaakım gazetede (Zaman, Posta ve Hürriyet) yer alan haber ve köşe yazıları incelenmiştir. Çalışmanın temel kabulü, anaakım basının sığınmacılara yönelik ayrımcı söylemleri yeniden üretirken az ya da çok, birbirine benzer bir çerçeve içinden hareket ettiğidir. Çalışma kapsamında, ulaşılan haber ve yazılar konularına, temalarına ve haber içeriklerinde Suriyeli mültecilerin nasıl ele alındığına göre ayrıştırılarak, mültecilerin Türkiye’deki varlığının gazetelerde hangi olay veya sorunlar etrafında sorunlaştırıldığı saptanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında haber söylemleri ele alınmış, mültecilerin hangi sözcüklerle nasıl tanımlandığı, onlara yönelik ayrımcı kanı ve yargıları yeniden üreten içeriklerin hangi gerekçelerle meşrulaştırıldığı sorularına yanıt aranmıştır. Bu sorulara yanıt aranırken, van Dijk’in eleştirel söylem analizi yöntemi takip edilerek haberlerin makro ve mikro yapılarına odaklanılmış, mültecilere yönelik ayrımcı söylemlerin yorumlayıcı çerçevesinin temel öğeleri irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın temel bulguları Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki varlığının ayrımcılığın rasyonel gerekçelerini, duygusal gerekçelerini ve bu ikisinin kesiştiği noktada duygusallığın rasyonelleştirilmesi girişimini inşa etmeye yönelik dört ana söylemsel düzlemde “sorunlaştırıldığını” ortaya koymaktadır: Suriyeli mültecilerin varlığını bir “tehdit” olarak çerçeveleyen haber ve yazılarda, bu tehdit algısı hükümetin dış politikasını eleştirmenin bir aracı olarak da kullanılırken, sığınmacılar getirdikleri ekonomik yük ve güvenlik sorunu ile ilişkilendirilmektedir. İkinci düzlemde, Suriyelilerin Türkiye’deki varlığı, hak ihlalleri ve/veya meselenin insani boyutu göz önüne alınmaksızın, harcanan paralar, yapılan yardımların miktarı ve mültecilerin sayısına yapılan vurgularla “nesnelleştirilmektedir”. Üçüncü olarak, mültecilerin Türkiye’deki varlığını, içinde bulundukları koşulları ve kamuoyunda mültecilerin kentlerdeki “aşırı görünürlüğüne” yönelik tepkileri “duygusallaştıran” bir söylemsel düzlem karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye Suriyeli mülteciler ulusal basın ayrımcılık söylem analizi
Bölüm | Makale / Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 40 Sayı: 1 |