Bu makalede, çalışma yaşamındaki eşitsizliklerle mücadelede önemli araçlar olarak işlev gören Türkiye’deki işçi sendikaları, Fransız Filozof Paul Ricoeur’ün ‘adil kurumlar’ nosyonu temelinde tartışılmaktadır. Ricoeur, ‘adalet’ ve ‘eşitlik’ nosyonları üzerinden, insanın çevresiyle birlikteliği dolayımıyla etik felsefesini kurar ve filozofun adalet kavramı ve adil kurumlara dair düşünceleri günümüzdeki kurumsal yapıları tartışmaya dair olanaklar sunar. Ricoeur etiği, kurumsal adalete dair düşünsel çizgide, kurumların içerisindekilerin, çoğullukların, sesi duyulmayanların, sesi duyulanlarla eşit koyutlanmalarının her anlamda adaleti hissetmelerinin, herkesle eşit eylemelerinin önemini vurgular. Ricoeur, bir topluluğun ortak değerlerini içererek koruyan ve o topluluğun paylaşımlarını sağlayarak güvence altına alan kurumların adil olmalarının gerekliliğini ortaya koyar. Sendikalar ise eşit bir çalışma hayatının ve dolayısıyla da eşit ve demokratik bir toplumun hayata geçirilmesinde önemli rol oynayan sivil toplum örgütleridir. Zira gücünü büyük kitlelerin kolektif eyleminden alan sendikaların toplumsal hedefi, sivil ve demokratik haklarla politik ve endüstriyel demokrasinin gelişimi, eşitliğin sağlanması, hukuk devletinin işlerliği ve yoksulluğun önlenmesidir. Bununla birlikte sendikaların kendi içlerinde birtakım eşitsizliklerin olduğunu ve bu durumun sendikal demokrasi ile bağdaşmadığını söylemek mümkündür. Buradan hareketle bu çalışmada, Türkiye’deki sendikal örgütler sorunsallaştırılmakta ve işçi sendikalarının kendi işleyişleri çerçevesinde eşitsizlikleri nasıl yeniden ürettikleri ve bu nedenle ne ölçüde ‘adil kurumlar’ oldukları tartışılmaktadır. Çalışmada sendikalar, Ricoeur’ün ‘adil kurumlar’ nosyonu ekseninde ele alınırken emek-sermaye karşıtlığından oluşan sistem içindeki konumlarına değil; kendi yapısal özelliklerine odaklanılmış ve bu bağlamda bir tartışma yürütülmüştür. Bunun için Ricoeur felsefesinde ‘adalet’ kavramı açıklanmış; ardından sendikaların yapısal özellikleri itibariyle kurum olma imkanına değinilerek bir kurum olarak sendikanın ‘adalet’le ilişkisi tartışılmıştır. Çalışma sonucunda işçi sendikalarının örgüt içi demokrasinin tam gerçekleşememesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından Ricoeur düşüncesindeki “adil kurumlar” bağlamında ciddi sorunlarının olduğu görülmüştür. Bu açıdan sendika içi demokratik süreçlerin işleyişindeki aksaklıkları ve kadın sorununu, sendikanın adil kurum olma olanağı önündeki ciddi engeller olarak ifade etmek mümkündür. Sendikaların Ricoeur felsefesi açısından ‘adil kurum’ olabilmesi ise sendika içi demokrasinin işler hale getirilmesine ve kadın sorununun çözümüne yönelik politikalar belirlenmesine bağlıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 46 Sayı: 4 |