Türk Siyasal Hayatı literatürü açısından modernleşme, oldukça yaygın biçimde kullanılan anahtar kavramlardan birisine tekabül etmektedir. Bilhassa 18. Yüzyıldan bugüne getirilebilecek bir tarihsel aralığı işaretleyen bu mefhum çerçevesinde oldukça kapsamlı bir külliyat ortaya çıkmıştır. Halen literatürde hâkim konumda olan ve tarihyazıcılığına yön veren kanonik metinlerin önemli bir bölümü, modernleşmeyi, etkin bir politik aktör olarak devletin tek yönlü biçimde toplumu dönüştürmeye yönelik girişimleri olarak düşünmeye meyillidir. Merkezi iktidar kadroları dışında kalan kesimleri edilgen yığınlar olarak tahayyül eden bu hâkim anlayış özcü ve erekselci varsayımlardan destek almaktadır. Bu doğrultuda sekülerlik kavramı literatürde tarihsel ilerlemeci bir perspektifle modernleşmenin bir nihai varış noktası olarak öne çıkmakta ve incelenmektedir. Türkiye’de sekülerlik, yaygın olarak kavrama öz atfeden bir bakış açısıyla tasavvur edilmekte ve bu süreç doğrudan Cumhuriyet döneminin kurucu elitinin yapıp ettiklerine bakılarak ele alınmaktadır. Bu çalışma Türkiye’nin sekülerlik deneyimlerinin, modernleşme döneminin geneli içinde incelenmeye daha uygun olduğu savından yola çıkmaktadır. Bu doğrultuda mevcut literatürde yaygın olan bakış açısına nazaran daha bütüncül bir okuma yapmayı önermektedir. Buna ek olarak, sekülerleşme ile ilişkili süreçlerin doğrudan tepeden aşağı doğru indiği yönündeki varsayımlara mesafeli bir perspektif geliştirme gayreti taşımakta olup sekülerleşme süreçlerinin, tek yönlü politik uygulamalardan ziyade toplumsal ilişkiler ve koşullarla bağlantılı biçimde ortaya çıkan güç mücadeleleri içinde incelenmesine ihtiyaç olduğunu öne sürmektedir. Zira bu çalışmada, bürokratik açıdan merkezi bir düzen ihdas edebilmek adına ifta ve kaza fonksiyonlarının kurumsal yapılarını değişime uğratan siyasal mücadelelere tanıklık ettiği ve sekülerleşmenin bu süreçlerle bağlantılı biçimde ortaya çıktığı iddia edilmektedir.
Bu çalışmada sekülerlik, kavrama özcü ve evrensel bir çerçeve dayatan yaklaşımlara eleştirel bir tavır geliştirilmek suretiyle ele alınmaktadır. Bu noktadan hareketle kavramın, din-devlet arası politik gerilimlere sıkıştırılmış dikotomik bir anlam dairesi içinde incelenmesinin doğru olmadığı savunulmuştur. Bunun yerine tüm modernleşme sürecine yayılmış biçimde siyasal iktidarın merkezileştirilmesi yönündeki Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi bürokratik düzenlemelerinin önemli bir bileşeni olarak, merkezdeki politik iktidarların toplum nezdinde meşruiyetlerini tesis edebilmek için dini olanla kurdukları ilişkiler sorunsallaştırılmıştır. Bu doğrultuda dini otoritelerin devletin idari aygıtlarınca konsolide edilmesi ve dini bilgi üretiminin merkezi iktidarların uhdesine geçirilmesi yönündeki kimi teşebbüs ve politikalar incelenerek, sekülerliğin toplumsal dönüşümü tesis edebilmek için dinin epistemolojik iktidarını ele geçirmeye yönelik bir güç mücadelesi içinde zuhur ettiği savunulmuştur.
Modernleşme Sekülerlik Geç Osmanlı İmparatorluğu Kemalizm İfta-Kaza
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makale / Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 47 Sayı: 3 |