The architectural space is perceived directly by physical experiences of the user. However, in cinematic space, the user is the audience and perceives the space through the cinema. The perception of space is based on an indirect visual experience; not formed by personal experience. According to İlkdoğan (2020) '' It is hard to define the exact boundaries of the conceptual space which is corresponding to the concept of space in cinema''. Perception of space in cinema is always limited extent in quality for what is desired to be shown to the audience and predetermined/designed within the frame of the movie content. Perception is manipulated to serve the cinematography thus it is transformed into a show space.
The “show space” of the cinema, in cinematographic integrity, may be expressed with a conceptual substance. At this point space does not correspond to a real physicality; mirrors the formal space of cinematographic content. To Büker (2010), the audience produces a meaning through cinematographic codes and forges a link between real and unreal so producing a meaning becomes subjective. Audience interprets the meaning as part of their real-life experiences.
Horror cinema shapes the meaning by managing instinctive and certain codes. Nevertheless, personal experiences of the user have an effective role on signification. Therefore, particularly in horror cinema, instead of the spaces have low probability (surrealistic cinematic spaces) to encounter and the audience keeps themselves out of the picture and at a distance, spaces (realistic cinematic spaces) the audience may experience and encounter in their life have more powerful impact.
This study evaluates the perception of space in cinema on the basis of realistic space phenomenon through the referenced movie Session 9.
Cinematic Space Spatial Perception Horror Cinema Realistic Spaces Surrealistic Spaces
Mimari mekan kullanıcı tarafından fiziksel olarak deneyimlenerek doğrudan kavranır. Buna karşın sinemasal mekanda kullanıcı izleyici durumundadır ve mekanı sinema vasıtasıyla algılar. Mekan algısı kişisel deneyimlemeyle oluşmaz; dolaylı bir görsel deneyime dayanır. İlkdoğan (2020)’a göre “sinemada mekan kavramının karşılık geldiği kavramsal uzamın sınırlarını tam olarak belirlemek güçtür”. Sinemada mekan algısı film içeriği çerçevesinde önceden belirlenmiş/tasarlanmış ve daima izleyiciye gösterilmek istendiği ölçüde sınırlanmış niteliktedir. Algı sinematografik akışa hizmet edecek şekilde manipüle edilir. Böylece bir temsil mekana dönüşür.
Sinemanın “temsil mekanı”, sinematografik bütünlük içinde kavramsal bir içerikle açıklanabilir. Burada mekan gerçek bir fizikselliğe karşılık gelmez; sinematografik içeriğin biçimsel uzamını yansıtır.
Büker (2010)’e göre izleyici sinematografik kodlar aracılığı ile anlam üretir ve gerçek ile gerçek olmayan arasında bağ kurar. Bu durumda anlam üretimini subjektif hale getirmektedir. İzleyici kendi gerçek yaşam deneyimleri çerçevesinde aktarılan anlamı yorumlar.
Korku sineması içgüdüsel ve genel bir takım kodları kullanarak anlam üretimini yönlendirir. Ancak kullanıcının kişisel deneyimleri mutlaka anlamlanmada etkin rol oynar. Bu nedenle izleyicinin kendisini durumun dışında ve mesafeli tuttuğu - karşılaşma ihtimalinin olmadığını düşündüğü mekanların (gerçeküstü sinemasal mekanlar) yerine kendisinin gerçek hayatta karşılaşabileceği ya da deneyimlediği mekanların (gerçek sinemasal mekanlar) korku sineması özelinde, daha güçlü bir etki bıraktığı söylenebilir.
Bu bağlamda çalışma, örnek olarak seçilen Session 9 (Son Seans) filminde korku sinemasındaki mekan algısını gerçek mekan olgusu üzerinden değerlendirmektedir.
Sinemasal Mekan Mekansal Algı Korku Sineması Gerçek Mekanlar Gerçeküstü Mekanlar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 6 Sayı: 2 |