Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri zamanında yetişip
önemli görevler üstlenen Devvânî, aynı zamanda Osmanlı kelâm düşüncesinin
şekillenmesinde de etkili olan mühim kelâmcılardan biridir.
Felsefe ile din arasında temelde bir uzlaşı kurma
çabasında olduğu görülen Devvânî’nin en mühim hedefinin, felsefeye itibar
kazandırmak olduğu anlaşılmaktadır. Sühreverdî’nin işrâk, İbn-i Arabî’nin
vahdet-i vücûd ve Tûsî’nin ahlâk felsefesinden istifade etmiş olan Devvânî,
bunlardan özellikle İbn-i Arabî’ye daha çok ilgi duymuştur. Öte yandan Meşşâî
ve İşrâkî terminolojiyi birlikte kullanan Devvânî, benimsediği sudûr
nazariyesini kurgularken hem İslâm Meşşâîlerinin hem de İşrâkîlerin bu yöndeki
yaklaşımlarını birleştiren bir tutum sergilemiştir.
Devvânî, felsefe ile tasavvuf arasında tam bir ahenk
bulmaktadır. Bu itibarla bir yandan meşhur bir kelâmcı ve felsefeci, diğer
yandan ise tasavvufla ilgilenen birinin düşüncelerinde tenakuzu atlayan çok iyi
bir seçmeci (eklektik) olması gerekir. Ne var ki Devvânî’nin eserlerinden böyle
bir tutumunun varlığı fark edilememiş, aksine birçok düşüncesini birbiriyle
ilişkilendirmeden bıraktığı görülmüştür.
Devvânî temel kelâmî konuların hemen tamamında Eş’arî
söylemi esas almıştır. Hemen her eserini kelâmî, felsefî ve tasavvufî bir zemine
oturtmaya çalışan Devvânî, kelâmdaki şerh ve hâşiye geleneğinin zirve ismidir.
Bu dönemde kelâm ilmi gerileme dönemine girmiş buna karşın tasavvufî düşünce
felsefeleşerek geniş bir çevre bulmuştur. İşte görebildiğimiz kadarıyla Devvânî,
tam da bu çevreye mensup bir kelâmcı gibi durmaktadır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 3 Sayı: 1 |