Öz
Tarımın geliştiği, yerleşik hayatın başladığı, yazının ve sanatın şekillendiği, Akdeniz Havzası’nın doğusunda kalan ve Bereketli Hilal olarak anılan topraklar bugün Ortadoğu olarak adlandırılmaktadır. “Ortadoğu” kavramı, 20. yüzyıl başlarında, emperyalist politikaların yaygınlaştığı dönemde kullanılmaya başlamıştır. Ortadoğu kavramının kullanımının yaygınlık kazanması, bölgenin Batı merkezli bakış açısıyla tanımlanması sonucunu da beraberinde getirmiştir. Bu durum Ortadoğu kültürlerinin Batılı tanımlar üzerinden yorumlanması ve bölgede kültürel hegemonyanın inşasında rol oynamıştır. Batı’nın yarattığı Ortadoğulu stereotipinin bölge içinde de kabulü, bölgenin kültürel çeşitliliğini tektipleştirici bir etki yaratmış; bu durum Ortadoğu coğrafyasında, uluslararası sistemin güçlü aktörlerinin etki alanlarını genişletmesini sağlamıştır. Bu çalışma Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyanın insanlık tarihinde üstlendiği rol ile sahip olduğu kültürel birikimin önemine odaklanmaktadır. Çalışmada uluslararası aktörlerin bölgeye ilişkin jeopolitik çıkarlarının kırılması yönünde Ortadoğu’nun kültürel geçmişi ile barışması ve ortak kültürel miras üzerine inşa edilen yeni bir Ortadoğu imgesinin gerekliliğine vurgu yapılmaktadır.