Son yıllarda yaygınlaşarak hayatımızın birçok alanında önemli rol oynamaya başlayan yapay zekâ teknolojisi, otomasyon, sesli asistanlar, veri analizi ve diğer birçok uygulama sayesinde insanlara yardımcı olan bir araç haline gelmiş olsa da özellikle ChatGPT’nin hızlı gelişimi ile mesleklerin geleceğine yönelik spekülasyonlar da artmaya başlamıştır. Yapay zekâ teknolojisinihaberlerde, özellikle iş kaybına yönelik risklerle ilgili endişe tonu yüksek söylem dili kullanıldığı gözlemlenmektedir. Yapay zekâ teknolojileri ile ilgili haberler genellikle insanların işlerini kaybetme, gizlilik endişeleri, etik sorunlar ve hatta potansiyel bir yapay zekâ isyanı gibi korku unsurlarını vurgulamakta ve bu korku söyleminin toplumda belirli bir görüşü kabul etmeye ve bu teknolojilere karşı duyulan korku ve güvensizlik hissini pekiştirmeye yönelik hegemonik bir etkiye yol açma ihtimali söz konusu olmaktadır. Bu çalışma, medyada yer alan yapay zekâ haberlerinin oluşturduğu korku söyleminin hegemonik etkilerini, bilgi aktarımından sosyal algılamaya ve egemenlik ilişkilerine kadar geniş bir perspektiften değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, yapay zekâ uzmanlarının medyada yer alan açıklamaları söylem analizi yöntemi çerçevesinde değerlendirilmekte ve ağırlıklı olarak yapay zekâ teknolojisinin potansiyel risklerini içeren korku söylemi yüksek haberlerin hegemonik etkileri ve olası sonuçları Gramsci’nin düşünsel yaklaşımı bağlamında tartışmaya açılmaktadır. Özellikle ChatGPT’nin teknoloji alanındaki büyük sıçramasıyla paralel olarak medyada yer alan yapay zekâ haberlerinin içeriklerinde yoğunlukla ‘Tehlike’ ve ‘Korku’ söylemlerinin yer alması neticesinde, toplumun yapay zekâ teknolojilerine karşı olumsuz bir tutum geliştirerek yapay zekânın potansiyel faydalarına karşı önyargı oluşması ihtimali değerlendirilmektedir. Çalışma, ancak bilinçli bir toplumun, medya içeriklerini ve haber analizlerini eleştirel bir yaklaşımla değerlendirebileceği ve teknolojik gelişmelere daha objektif bir bakış açısıyla yaklaşabileceği noktasından hareketle, medyada yer alan yapay zekâ haberlerinin oluşturduğu korku söyleminin etkilerini azaltmaya yönelik toplumun daha yüksek bir bilinç düzeyine ve medya okuryazarlığına ihtiyacı olduğu konusuna dikkat çekmektedir.
Bu çalışma etik kurul onayından muaftır.
Herhangi bir kurumdan destek alınmamıştır.
Bu makale tek yazarlıdır. Özel teşekkür gerektirecek kişi ya da kuruluş yoktur.
This study seeks to critically examine the hegemonic effects of fear-driven discourse within media portrayals of AI, which often highlight the risks associated with these Technologies, including job displacement, privacy violations, ethical dilemmas, and the hypothetical risk of an AI rebellion. Such narratives, by emphasizing potential dangers, can significantly influence public perception, potentially leading to widespread societal acceptance of a dystopian view of AI that fosters fear and mistrust towards these Technologies. Employing a comprehensive discourse analysis methodology, this research evaluates the content and tone of AI-related news and expert opinions featured in media. The study scrutinizes how the portrayal of AI risks is constructed and explores the potential hegemonic impact of these narratives on social perceptions and Technologi consciousness. The theoretical framework underpinning this analysis draws extensively from Antonio Gramsci’s concept of cultural hegemony, which explores how societal consent Technol dominance of certain ideas is engineered through cultural and media outputs. This framework is crucial in understanding how AI-related media narratives can cultivate a cultural consensus that may hinder rational and informed engagement with AI Technologies. Additionally, Michel Foucault’s theories on surveillance and societal control are utilized to investigate the implications of AI in the formation of a global surveillance society, examining the dual role of AI as both an empowering and a controlling force within modern societies. This analysis is further enriched by considering Zygmunt Bauman’s exploration of modern fears, particularly the fear of the unknown, which is amplified in the context of rapid technological change and the introduction of advanced AI Technologies.
The critical role of the media in shaping public discourse around AI is emphasized, as it often frames these Technologies in contexts that highlight danger and loss rather than potential and innovation. This study assesses how such framing can lead to a hegemonic effect, where a singular pessimistic view dominates public discussions, potentially overshadowing the nuanced realities of AI advancements. The potential consequences of this include not only stymied public acceptance and integration of beneficial AI applications but also the enactment of restrictive policies that inhibit technological innovation. Furthermore, this research addresses the ethical debates surrounding AI, examining how fear-based narratives might skew public and policymaker perspectives towards overly cautious or even hostile stances on AI developments. The analysis of these narratives reveals how they can distort ethical considerations, leading to a polarization of viewpoints and potentially hindering balanced ethical discussions about AI. The necessity for increased media literacy and public awareness is a significant theme of this study. It advocates for educational initiatives aimed at demystifying AI Technologies and promoting an understanding that transcends fear-driven narratives. By fostering a more informed and critical societal approach to AI, the research suggests that public discourse can move towards a more balanced and constructive examination of AI Technologies.
As AI becomes more embedded in the fabric of daily life, the urgency for societal adaptation to coexist safely and ethically with AI is paramount. This study emphasizes the importance of creating a conscious society capable of critically evaluating media content and approaching technological developments from an informed perspective. Enhanced public awareness and media literacy are essential in reducing the impact of fear-driven narratives and supporting a societal framework that can fully harness the benefits of AI technologies. In conclusion, the abstract advocates for a concerted effort to engage critically with AI technologies and the narratives that shape their public perception. By increasing awareness, improving media literacy, and fostering an informed public discourse, this study aims to empower society to navigate the challenges and opportunities presented by AI with confidence and ethical foresight. The ultimate goal is to ensure that AI technologies are integrated into society in a way that promotes security, ethical practices, and a comprehensive understanding, thereby enhancing the collective welfare and technological competency of the global community. This abstract not only highlights the potential of AI to transform society but also underscores the critical need for an informed, ethical, and proactive approach to this transformative technology.
Hegemonia Gramsci artificial intelligence discourse of fear chatgpt news
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Bilim ve Teknoloji Sosyolojisi ve Sosyal Bilimler, İletişim Sosyolojisi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 16 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 14 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 6 Sayı: 1 |