Bu makale, Osmanlı döneminde Sırp kültürünü ve onun çeşitli yönlerini ele almakla birlikte özellikle Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan tebaasına karşı belirli bir pragmatik tutum sergilediği erken dönemlerde, Sırpların yerel uygulamalarında ve sosyo-kültürel örüntülerinde ortaya çıkan dönüşüme odaklanmaktadır. Osmanlı Devleti, kendi yönetim kültürüyle çelişecek birtakım politikaları yürürlüğe sokmayı göze alarak Balkanlarda Sırplardan oluşan gayrimüslim tebaayı kendi feodal-idari ve sosyo-politik yapısına uyarlamayı başarmış ve bu sayede egemenlik nüfuzunu kalıcı kılabilmiştir. Osmanlı Devleti söz konusu yönetim refleksini her şeyden önce kendi siyasi, kültürel ve toplumsal sürekliliğini koruma amacıyla ortaya koymuştur. Makale aynı zamanda Sırp toplumunda Osmanlı tebaası olma süreciyle görülmeye başlayan kültürel ve dini senkretizm olgusuna odaklanmakta ve bu olguyu senkretizm karşıtı eğilimlerle ilişkili olgularla bağlantılı olarak analiz etmektedir. Öte yandan bu makalede temel amaç, Sırp kültürünün Osmanlı Rumeli’sinde gelişen çok etnikli, çok dinli ve çok dilli ortak bir kültür inşa etme süreci üzerindeki etkisini göstermektir. Bu amaç doğrultusunda elde edilen bulgularda Sırp toplumunun, yerel beylikler ve Osmanlı yöneticileri arasında süregelen ilişkilerde denge unsuru haline geldikleri ve bu hal ile birlikte Osmanlı ordusunda çeşitli kademelerde görev alarak imparatorluğun savunmasına katkıda bulunma imkanını elde ettikleri görülmektedir. Söz konusu durum Sırplara din-toplum-yönetim etkileşimi açısından dinamik bir yapıyı kazandırmış ve onları Osmanlı devlet yapısına daha fazla entegre etmiştir.
Din-toplum Etkileşimi Osmanlı Tarihi Balkan Kültürü Sırp Kültürü
This article deals with Serbian culture and its various aspects during the Ottoman period, focusing in particular on the transformation of Serbian local practices and socio-cultural patterns in the early period when the Ottoman Empire displayed a certain pragmatic attitude towards its Christian subjects. The Ottoman Empire was able to adapt the non-Muslim subjects in the Balkans, consisting of Serbs, to its feudal-administrative and socio-political structure, at the risk of enacting policies that would contradict its own administrative culture, and thus to perpetuate its sovereign influence. The Ottoman state put forth this administrative reflex first and foremost in order to preserve its own political, cultural and social continuity. The article also focuses on the phenomenon of cultural and religious syncretism in Serbian society that emerged in the process of becoming Ottoman subjects and analyzes it in relation to phenomena associated with anti-syncretist tendencies. On the other hand, the main aim of this article is to show the impact of Serbian culture on the process of building a common multi-ethnic, multi-religious and multi-lingual culture that developed in Ottoman Rumelia. The findings obtained for this purpose show that the Serbian community became a balancing factor in the ongoing relations between the local principalities and the Ottoman rulers, and with this state of affairs, they gained the opportunity to contribute to the defense of the empire by serving at various levels in the Ottoman army. This situation gave Serbs a dynamic structure in terms of religion-society-administration interaction and further integrated them into the Ottoman state structure.
Religion-Society Interaction Ottoman History Balkan Culture Serbian Culture
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Osmanlı Toplumu |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 13 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 2 Şubat 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 20 |
İndeksler / Indexes
SCOPUS, TÜBİTAK/ULAKBİM TR DİZİN [SBVT]
INDEX COPERNİCUS [ICI], ISAM, SOBIAD, İdealOnline ve Scilit tarafından dizinlenmektedir.
Dergimizde yayımlanan makaleler, aksi belirtilmediği sürece, Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası (CC BY 4.0) ile lisanslanır. Dergiye yayımlanmak üzere metin yollayan tüm yazar ve çevirmenlerin, gönderdikleri metnin yegâne telif sahibi olmaları ya da gerekli izinleri almış olmaları beklenir. Dergiye metin yollayan yazar ve çevirmenler bu metinlerin CC BY 4.0 kapsamında lisanslanacağını, aksini sayı editörlerine en başında açıkça beyan etmedikleri müddetçe, peşinen kabul etmiş sayılırlar.