Gürcistan Devleti’nin başkenti olan Tiflis şehri, adını şehirde bulunan sıcak su kaynaklarından almıştır. Şehirdeki yerleşim hayatı MÖ IV.-III. binlere kadar gitmektedir. Ticaret yolları üzerinde kavşak konumunda bulunması ve elverişli bir coğrafyaya sahip olması neticesinde Tiflis şehri birçok devletin egemenlik mücadelesine sahne olmuştur. Aynı zamanda egemenlik kurmuş devletlerin farklı dinlere sahip olması nedeniyle şehirde çeşitli dinlerin görülmesine etki etmiştir. 645 yılında, Habib b. Mesleme’nin bir anlaşma ile şehri fethetmesiyle beraber burada İslam hâkimiyeti başlamış oldu. İslam hâkimiyeti 1122 yılında Tiflis’in Gürcü Krallığı hâkimiyeti altına girmesine kadar devam etti. Abbasiler, şehirdeki yönetimlerini kendilerine bağlı emirlik ve devletlerle devam ettirmişlerdir. Selçuklular, Güney Kafkasya bölgesine geldikleri dönemde Gürcistan ve çevresi siyasi birlikten yoksundu. Bu durum ise Selçukluların hâkimiyetini kolaylaştıran unsur olmuştur. Selçukluların egemenliğini kırmak isteyen Gürcü Kralı IV. David, Kıpçak Türklerinden oluşan bir ordu kurdu. Kıpçak Türklerinden meydana gelen ordu 1121 yılında Didgori Savaşı’nın kazanılmasında büyük etkileri oldu. 1386 yılında Tiflis’in Timur hâkimiyeti altına girmesi ile beraber İslamlaşma ve Türkleşme süreci yeniden hız kazandı. Bu dönemde Gürcü Kralı V. Bagrat, İslam dinini kabul etti. Meydana gelen akınlar sırasında şehirde ekonomik durumun olumsuz etkilendiği de görülmektedir. Özellikle Moğol ve Timur akınlarında ticaret ve tarım durma noktasına gelmiştir. Hristiyanlık ve İslam dini Tiflis’in sosyal, kültürel ve ilmi yönden etkilenmesine katkı sağlamıştır. Burada birçok Müslüman âlim yetişti ve yetişen âlimlerde şehirde Türk-İslam kültürünün gelişmesinde büyük katkı sağladılar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 2 |