Bu çalışmada vahiy bağlamında edimsöz edimlerinin kullanılmasının ele alınması hedeflenmiştir. Bu amaçla, ‘önerme merkezli’ vahiy anlayışı merkeze alınarak vahyin içeriğindeki ifadelerin özellikle Searle tarafından oluşturulmuş olan edimsöz edimi sınıflandırmasında nasıl konumlandırılabileceği irdelenmiş ve edimsöz edimleri arasındaki farklılıklardan biri olan ‘kelimeler ile dünyanın uyumunun yönü’ndeki farklılıklar değerlendirilmiştir. Söz konusu fark, ‘Dil ile dünya arasında bir uyumsuzluk olduğunda bu uyumsuzluğu gidermek için ne yapılmalıdır?’ sorusuna verilebilecek cevap açısından belirleyicidir. Bu farkı önemli kılan şey, vahyin içeriğindeki herhangi bir cümlenin ‘iddialar, savlayıcılar’ veya ‘yönlendiriciler’ sınıfında değerlendirilmesi sonucunda uyum yönünün değişmesi, dolayısıyla vahyin muhatabının dili dünyaya ya da dünyayı dile uydurmak gibi iki farklı tutumdan birini takınmak durumuyla karşı karşıya kalması olmuştur. Sonuç olarak, vahiy bağlamında edimsöz edimlerinin kullanımıyla beraber geliştirilebilecek bir yaklaşımın özellikle dil-dünya uyumunun yönü konusunda belirleyici olacağı ve olgular dünyasından hareketle dili yorumlamanın yanı sıra dilden yola çıkarak dünyaya müdahale etme seçeneğinin de zemininin oluşacağı ortaya konulmuştur.
Din Felsefesi Gündelik Dil Felsefesi Vahiy Söz Edimleri Edimsöz Edimleri
In this study, it is aimed to deal with the use of illocutionary acts in the context of revelation. For this purpose, by putting the 'propositional revelation’ into the centre, how the expressions in the content of the revelation can be positioned especially in the illocutionary act classification created by Searle, and one of the differences between illocutionary acts, the 'differences in the direction of the harmony between words and the world' are evaluated. The mentioned difference is decisive in terms of the answer to the question "What should be done to eliminate any incompatibility between language and the world?" What makes this difference important is that as a result of the evaluation of any sentence in the content of the revelation in the category of ‘assertives’ or ‘directives’, the direction of fit changes, so the addressee of the revelation is faced with the situation of adopting one of two different attitudes, such as adapting the language to the world or the world to language. As a result, it has been revealed that an approach that can be developed together with the use of illocutionary acts in the context of revelation will be decisive especially in the direction of the fit between language and world, and that the basis for the option of intervening in the world based on language will be formed as well as interpreting language based on the world of facts.
Philosophy of Religion Philosophy of Ordinary Language Revelation Speech Acts Illocutionary Acts
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |