Bu makalenin amacı, ârif
filozofların çokça ilgi duydukları ayna sembolünü İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240)
örneği üzerinden değerlendirmeye çalışmaktır. Ayna, varlığın birliği öğretisini
rahatlıkla sembolize edebilecek güçtedir. Bu gücü mahiyetinden alan ayna
sembolizmi, Tanrı-âlem ilişkisini açıklarken felsefi ve kelami izah
biçimlerinin karşı karşıya kaldığı birçok güçlüğü rahatlıkla aşmaktadır. Yine ayna;
vacip-mümkün, birlik-çokluk ve bilen-bilinen gibi felsefi ayrımları daha doğru
anlayabilmek için uygun bir semboldür. Şöyle ki aynadaki görüntü, görünenin ne
tam kendisi ne de ondan farklı bir şeydir. Bu açıdan insan yaratılana kadar
âlem cilasız bir ayna gibidir. İnsan bu aynanın cilasıdır. Yine İnsan-ı Kamil
ve onun kalbi en kuşatıcı, en parlak ve en düzgün ayna konumundadır. Şu halde
evren var olduğu müddetçe İnsan-ı Kâmil’in var olması gerekir. Bireysel insanda
kalp, ayna konumunda olup Allah’ın kendisine nazar ettiği şeydir. Ayna sembolizmine
göre bir açıdan ayân Hakk’ın vücut, esma ve fiillerinin aynasıdır. Başka bir
açıdan ise, Hakk’ın vücudu ayân için bir aynadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 15 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 12 |