İnsanın yaratılışından itibaren hayatında yer alan temel unsurlardan biri dindir. Temel esasları değişmemekle beraber hiçbir din, insan ve toplum hayatındaki vakıaya kayıtsız kalmamıştır. Bu sebeple her dinde insanın çeşitli zaman ve mekânlarda karşılaşacağı problemlere çözüm üreteceği bir manevra alanı vardır. Bu, mezhep ismiyle maruf olan düşünce teşekküllerinin neşvünema bulduğu zemindir. Mezkûr alanı kullanarak belli bir usûl çerçevesinde, kompleks yapı arz eden nice problemler için alternatif bir çözüm önerisi sunan mezhepler birer zenginlik olmakla beraber kimi zaman tahammül sınırlarını zorlayan mecralara da kayabilmiştir. Bir teşekkül böyle bir mecraya kaydığında artık odaklandığı nokta kendisinin haklılığı ve ne olursa olsun muhaliflerinin yanlışlığı üzerine bir kurgu oluşturmak olmuştur. Öteki algısıyla beraber sahip olunan düşünce yegâne doğru kabul edilerek diğerleri dışarıda bırakılmış olmaktadır. Dolayısıyla temel değerlendirme ölçütü de mezhebin kabulleri olmaktadır. Diğerleri bu ölçütlere vurulmasa dahi potansiyel hasım kategorisine konulmaktadır. Bu durum dinin temel referansı olan Kur’an’ın tefsirine de yansıtılmıştır. Mezhepler mezkûr durumda az çok pay sahibi olsalar da bu konuda ön saflarda olan mezhebin Şîa olduğunu söylemek mümkündür. Şîa kaynaklarındaki rivayetlere bakıldığında bariz bir şekilde Şîa ve diğerleri ayırımını görmek mümkündür. Bu araştırmada mezkûr mezhebin kaynaklarındaki bazı tefsir rivayetleri referans alınarak öteki algısı mütalaa edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 2 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 7 Sayı: 2 |