Eleştirel sosyoloji genel olarak toplumsal hareketlerin tarihsellikleri ışığında toplumları değiştirme güçleri ve öznelleşmelerine odaklanmaktan ziyade, düzenli tekrarlılıklar, toplumsal yapıların ve belirlenimlerin yeniden üretimi üzerine odaklanır. Bu ise aktörleri toplumsal yapıların içindeki ön-belirlenimleri çerçevesinde anlama/açıklamayı önceler. Bu tür bir sosyolojik kavrayışı görece stabil toplumları anlamaya çalışırken kullanmak anlamlı olabilir. Zira bu toplumlarda sosyal yapılar güçlüdürler ve toplumsal mücadeleleri bünyelerine katarak evcilleştirirler. Fakat siyasal rejimin hızlı değişimler göstererek kurumsal yapıların zemininin sarsıldığı toplumlarda, tahakkümün yeniden üretimi, sosyal hayatın önceden belirlenmişliğinin vurgulanmasından çok, toplumsal mücadelelerin ve toplumsal alanlar içindeki güç ilişkilerinin sürekliliği, toplumsal belirleyiciliği üzerine çalışmak daha anlamlı olabilir.
Bu makalede eleştirel sosyolojinin kavramlarını kullanarak yeni toplumsal hareketlerin toplumsal değişim ile ilişkileri, bu hareketlerin ortaya çıkardığı yeni toplumsal varlıklar ve tipler üzerine düşünmek amaçlanmaktadır. Önerilecek eleştirel sosyolojik kavrayış, Türkiye'de ve başka ülkelerde son yıllarda demokrasiden uzaklaşan rejimler karşısında aktörlerin geliştirdikleri dayanışma ağları üzerine bir düşünme çerçevesi oluşturmayı hedeflemektedir.
eleştirel sosyoloji toplumsal hareketler ağ dayanışmaları toplumsal tahakküm kurumlar
Critical sociology generally focuses on the regular recurrences, reproduction of social structures and determinations, rather than on the power of social movements to change societies and their subjectivization through their historicity. This approach prioritizes to understand and explain actors in terms of their pre-determinations within social structures. Such a sociological approach may make sense when trying to understand relatively stable societies. In these societies, social structures are strong and domesticate social struggles by incorporating them. However, in societies where the political regime undergoes rapid changes and institutional structures are shaken, it may be more meaningful to work on the continuity and social determinacy of social struggles and power relations within social spheres rather than the reproduction of domination and emphasizing the predetermination of social life.
This article aims to use the concepts of critical sociology to reflect on the relationship between new social movements and social change, the new social entities and types that these movements create. The critical sociological insight that will be proposed aims to create a framework for thinking about the solidarity networks that actors have developed in the face of regimes that have moved away from democracy in Türkiye and other countries in recent years.
critical sociology social movements network solidarities social domination institutions
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyal Hareketler, Sosyal Teori |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 16 Mayıs 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 16 Mayıs 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 29 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 62 |