Varoluşçuluk (egzistansiyalizm), 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bireyin ön plana çıkmasıyla popüler hâle gelerek sanatın birçok türüne yansımıştır. Varoluşçuluğu terim olarak ilk kullanan filozof Kierkegaard’dır. Jaspers, Marcel, Heidegger, Sartre ve Beauvoir, varoluşçu filozofların başında gelir. Bu filozofların farklı görüşleri olsa da, varoluşçuluk felsefesinin ortak özellikleri vardır. Bunların başında; bireyin kendi kendini var etmesi, özgürce seçim yapması, seçimlerinin sonucunu yaşaması, bilinç, karar verme, özgürlük, Tanrı’nın var olup olmadığı gibi konular gelir. Ayrıca “varoluş özden önce gelir.” ilkesi, varoluşçu filozoflar tarafından benimsenir. Buna göre, insan önce vardır; sonra kendi özünü yaratır. Kendini felsefeci olarak tanımlamasa da Albert Camus’nün varoluşçuluğa katkısı “absürt” kavramı ve “başkaldırma felsefesi” ile önemlidir. Edebiyat ve tiyatro, varoluşçuluktan beslenen iki sanattır. Sartre’ın hem felsefeci hem yazar olması bu duruma iyi bir örnektir. Varoluş felsefesi dolayımında yazılan eserlerde insan, hayatının anlamını sorgular, cevabını bulamadığında tiksinme yaşar. Umutsuzluğu onu intihara kadar götürebilir. Ancak yine varoluşçuluğa göre insan, kendi anlamını üretmeli ve özünü oluşturmalıdır. Edebiyatın bir türü olan tiyatro; özellikle de absürt tiyatro, insanı bu bağlamda konu etmeye çok müsaittir. Absürt tiyatro da 2. Dünya Savaşı sonrasının insanda yarattığı sıkıntılar sonucunda ortaya çıkmış ve insanın varlığı ile ilgilenmiştir. Absürt tiyatronun kurucu ismi Samuel Beckett’tir. Onun Godot’yu Beklerken oyunu absürt tiyatronun en tipik örneğidir ve kendisine gönderme olarak yazılan birçok eser vardır. Bu çalışmanın amacı, Godot’yu Beklerken” oyununu varoluş felsefesi açısından incelemektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı |
Bölüm | Türk dili, kültürü ve edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Şubat 2024 |
Gönderilme Tarihi | 28 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 20 Şubat 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 38 |