Farklı özelliklere sahip olarak yaratılan insanlar, birbirlerinin farklıklarından ve erdemlerinden yararlanmak için bir arada yaşamak durumundadırlar. Birlikte yaşam ise birtakım sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Bu sorumlulukların en önemlisi her biri doğal düşünme merkezi olan insanların bireysel kimliklerinin korunmasıdır. İlahî mesaj bireysel kimliklerin yok olmasının önüne geçmek için körü körüne bağlılıkları ve hakikatin ötelendiği mezhebi/grupsal tutumu eleştirmiştir. Hz. Peygamber de elçilik görevi süresince ayrım gözetmeksizin yetiştiği toplumun tüm bireyleriyle iletişim kurmuş ve onlar hakkında yargılayıcı hükümler vermekten kaçınmıştır. Hz. Peygamber’in uyguladığı bu iletişim modeli ashabı tarafından da etkin bir biçimde devam ettirilmiştir. Bireysel kimlik sahibi insanların bir araya gelip iletişim kurmalarıyla grup kimliği oluşmaktadır. Bir grubun üyesi olmak içinde yaşanılan dünyanın sıkıntıları ve olumsuzlukları karşısında bunalıma girmiş bireyleri güvence altına alması yönüyle faydalı olabilir. Bunun yanında bireysel kimliklerinin baskı ve yasaklamalarla etkisiz hale getirilmesinden muzdarip olanlar ile tercihte bulunma özgürlüğü ve özgüvenlerini aktif kılmak isteyenler için grup bir kabusa dönüşecektir. Bireysel ve grup kimlikleri ise ulusal kimliği oluşturmaktadır. Ulusal kimlik daha çok devlet ile ilişkili olup, bireylerin arzu ve heveslerine göre tertip edilmeyecek kadar önemli bir kimlik çeşididir. Bu kimlik, biz ve ötekiler arasında sınır belirlemek için tek düze bir hakkı gaye edinen yönetim ve onun temsilcileri tarafından inşa edilir. Ulusal kimliğin içine doğulur, sonradan bu kimliğe dâhil olunmaz. Bu çalışmada iletişim ve geleneğin ne olduğuna değindikten sonra, geleneğin bireysel, gruba ait ve ulusal kimlikler arasında gerçekleşen iletişimi ne şekilde etkilediği karşılaştırmalı metotla ortaya konmaya çalışılacaktır. Ayrıca geçmişte sergilenen eylemlerin değerli olduğu ancak bu eylemlerin bireysel kimlik sahiplerinin kaderi olmadığı örneklerle ifade edilecektir. Sonuçta katı kaderciliğin ve sorgulamadan yoksun olarak geçmişe duyulan inancın, toplumlardaki iletişimin daha doğmadan son bulmasına, insanlar arasında kin ve nefretin artarak devam etmesine vesile olacağı vurgulanacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk İslam Edebiyatı |
Bölüm | Dünya dilleri, kültürleri ve edebiyatları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Şubat 2024 |
Gönderilme Tarihi | 5 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 20 Şubat 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 38 |