Skolastik felsefede ahlâkın insanın doğasında nasıl yerleşik hale geldiği ve bu süreçte Tanrının rolünün ne olduğu tartışması Antik Yunan felsefesine kadar geri götürülebilir. Bu makale, Skolastik felsefenin iki farklı dönemini temsil eden iki önemli teoloğu temel alarak ahlâkın insanın doğası ve Tanrı ile ilişkisini ele almaktadır. Skolastik felsefenin ilk dönemlerinde Thomas Aquinas, insan doğasında mündemiç bir ahlâklılık potansiyeline vurgu yapan teolojik bir doğal yasa teorisi savunmuştur. Buna karşılık John Duns Scotus insan doğasındaki ahlâklılık potansiyelini yadsımamış, fakat yine de ahlâkın ilahî emirlerle temellendiğini iddia ettiği ılımlı bir ilahî emir teorisini savunmuştur. Aquinas ve Scotus’un iki meselede ciddi bir ayrışma yaşadıkları söylenebilir. Bunlardan birincisi insandaki ahlâklı olma bilincinin insan doğasının bir parçası olarak akılda (ratio) mı yoksa iradede (voluntas) mi açığa çıktığı tartışmasıdır. Aquinas bu konuda akla vurgu yaparken Scotus belirleyici olanın akıl değil irade olduğunu düşünmüştür. Ayrışma noktalarından ikincisi On Emir’in hangi prensiplerinin doğal yasa ile bilinebileceği meselesidir. Aquinas On Emir’in tüm ilkelerinin doğal yasa ile bilinebileceğini iddia ederken Scotus, sadece ilk üç ilkenin doğal yasanın konusu olabileceğini; diğer ilkelerin ise ancak ilahî emirlerle belirlenebileceğine inanmıştır. Bu makale Skolastik felsefedeki ahlâk, insan doğası ve ilahî emirlere bakıştaki ayrışma sürecini iki önemli figür üzerinden irdelemeye çalışmıştır.
In scholastic philosophy, the discussion of how morality becomes embedded in human nature and God’s role is in this process goes back to Ancient Greek philosophy. This article deals with the relationship of morality with human nature and God, based on two important theologians who present two different periods of Scholastic philosophy. In early scholastic philosophy, Thomas Aquinas advocated a theological natural law theory that emphasized the potential for an inherent morality in human nature. In contrast, John Duns Scotus did not deny the potential for morality in human nature, but nevertheless advocated a soft divine command theory in which he claimed that morality was grounded in divine commands. Aquinas and Scotus had a serious disagreement on two issues. The first of these is the debate whether the consciousness of being moral in human beings is based on intellect (ratio) or will (voluntas) as a part of human nature. While Aquinas claimed that reason was decisive in this matter, Scotus thought that it was not reason but will that was decisive. The second point of disagreement is the issue of which precepts of the Decalogue can be known by natural law. While Aquinas claimed that all the precepts of the Decalogue could be the subject of natural law, Scotus believed that only the precepts in the first table of the Decalogue could be known of natural law, while the other precepts could only be determined by divine commands. This article has tried to examine the differentiation process in morality, human nature and divine commands in the scholastic era through two important theologians.
[You may find an extended abstract of this article after the bibliography.]
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.
SAUIFD bilginin yayılması ve zenginleşmesi için Açık Erişim Politikasına uymaktadır.