İdeolojilerin toplumsal yaşamı inşa etme ve kurgulamada sahip olduğu merkezi konum yadsınamaz. Ancak ideoloji kavramı, oldukça karmaşık, uzun ve sıradışı bir şekilde zengin bir tartışma konusu olagelmiştir. Zira tüm sosyal bilimlerde tarifi oldukça zor ve kaygan bir zemine sahiptir. İdeolojinin sosyolojik bir analiz aracı olarak kullanılması, göndermede bulunduğu toplumsal fenomen arasındaki ilişkiler düzlemine yoğunlaşması, bu kavramın araçsal bir söylem olarak “ne olduğu” üzerinde bir spekülasyondan öte, bir kurama ve yaklaşıma dönüşmesini sağlamıştır.
Hem Batı hem de İslam düşüncesinde sıklıkla kullanılan ideoloji kavramı, Foucault ve Câbirî açısından da incelenmeye değer bir kavram olarak görülmüştür. Batılı bir düşünür olarak Foucault, ideoloji kavramını oldukça özgün bir şekilde ele almıştır. Zira Foucault’nun da temsilcisi olarak kabul edildiği post yapısalcı ideoloji teorisi eleştirisi, bir alternatif teorik model olarak “söylem” kavramını geliştirmiştir. İlgili kavram ve düşüncelerin yerine alternatiflerinin sunulması, daima bir meydan okumayı gerektirmektedir. Foucault da söylem kavramı ile toplumsal teoride ideolojiden söyleme geçişi gerçekleştirmeye çalışarak böyle bir meydan okumaya girişmiştir. Bu girişimin kapsam ve anlamını kavrayabilmek için söylem teriminin kullanıldığı geniş bağlamların kullanımlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Onun ideolojiye alternatif bir model olarak sunduğu söylem, en temelde söylenen şeyin, kendi tarihi ve varoluş koşulları içerisinde bulunan bir ağa nasıl uyduğunu anlamamıza olanak sağlar. Bu durum, söylemi, belirli bir dönemin tarihsel koşulları içerisinde ele alınıp incelenmesini zorunlu kılar. Bu çalışma, ideoloji kavramının Foucault açısından ele alınan boyutunda, onun ideoloji kavramını neden problemli gördüğü, bu kavramın yerine tahsis ettiği söylemin neden öncelikli kılınması gerektiği hususu iktidar ilişkisi bağlamında incelenmiştir. Nitekim o, iktidarın ideolojiyle ilişkisinde ideolojiye, iktidarın yerine geçirilmeye çalışılan bir nosyon olarak bakılması gerektiğini düşündüğü için karşı çıkmıştır. Bu sebeple de ideoloji yerine “söylem” kavramını tercih etmiştir.
Çağdaş İslam düşünürü olarak kabul edilen Câbirî, Arap/İslam düşüncesinin geçmiş olduğu tarihsel süreci ele alırken ideoloji kavramını, kendi toplumsal koşulları içerisinde ele alarak incelemiştir. Zira o, bir düşüncenin ortaya konmasında, o düşüncenin tarihi alanını tayin eden unsurların eksik kalmaması için iki temel belirleyiciden biri olarak ideolojiyi görmüştür. Ona göre ideoloji, düşüncenin yüklendiği sosyal ve siyasal fonksiyonunun incelenmesinde ele alınması gereken temel unsurlardan biridir. Tarihin belirli bir döneminde neşet bulan epistemolojik tüm veriler incelenirken ideolojinin de göz önünde bulundurulması gerektiğine inanır. Zira epistemolojik verilerin, ideolojik unsurlar tarafından yönlendirilebilir olmasını olağan görür. Buradan hareketle ideolojinin etkisi altında kalmış olan epistemolojik unsurların, ancak bu şekilde sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutulabileceğine inanır. Özellikle İslam düşünce tarihinin geçmiş olduğu tarihsel süreç içerisinde ve bilhassa Emevi ve Abbasiler döneminde dini düşüncenin nasıl ideolojileştirildiğini ve bunun bir iktidar aracı olarak nasıl işlendiğini inceler. İdeolojileşen dini düşüncenin bir iktidar erkini yaratmada veya iktidarın konumunu korumada aldığı rolü ele alarak İslam düşüncesinin ideolojik yönlendirilmelere maruz kaldığını iddia eder.
Bu çalışmada hem Foucault hem de Câbirî’nin ideoloji kavramına yaklaşımları ve bu kavramı iktidar bağlamı içerisinde nasıl değerlendirdikleri ele alınmıştır.
Ideology is the most slippery and therefore the most difficult concept to describe in all social sciences. Few political terms have been the subject of such heated and deep debate. The main reason for this is that it questions the grounds and validity of our thoughts. Except for some exceptional cases, this concept has always had a bad connotation (Mclellan, 2005: 1). The term ideology has been used as a tool or weapon to attack opposing ideas or belief systems in most of his historical adventure (Heywood, 2013: 23). This is why we instinctively reject the idea that our own thoughts may be ideological. In this way, we avoid the risk of the foundations of our most valuable concepts sitting on a slippery ground. Until the second half of the 20th century, the concept of an ideology whose objectivity was clearly and impartially was not widely used. Even in this period, differences of opinion on the social role and political significance of ideology persisted.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 21 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.
Derginin tüm içeriğine açık erişim sağlanmaktadır. Yayınlanan makaleler öncelikle İThenticate programında taranmaktadır.
Dergimizde
yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazara ait olup, tüm telif hakları Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi’ne devrolunmuştur.