İskân politikası, 19. yüzyıl Osmanlı modernleşme paradigmasının önemi araçlarından biriydi. Bu bağlamda devlet otoritesini medeniyetle özdeşleştiren Osmanlı merkeziyetçi devlet aklının hedefinden “vahşilik”, “barbarlık” ve “otorite tanımazlık”la eşdeğer gördüğü göçebe Müslüman kitleler vardı. Dolayısıyla Osmanlı’nın göçebe gruplara yönelik iskân politikası bir açıdan devlet otoritesinin tesisiyken diğer yönüyle bir medenileştirme hamlesi olarak nitelendirildi. Bu çerçevede Osmanlı-İran sınır bölgesinde yaşan büyük göçebe nüfusa sahip olan Caf aşireti, bu politikanın muhataplarından biriydi. Sınır bölgesinin kendine ait sosyo-politik yapısı, devletin iskân politikasındaki önceliklerini etkiliyordu. Özellikle İran’nın bölgedeki aşiretler üzerindeki nüfuzu ve Ermenilerin politik faaliyetleri, iskanı önceleyen mevzular arasındaydı. Ancak devletin iskân politikasını sonuçlandıracak alt yapı eksikliği, Caf aşiret beylerinin nüfuzlarını korumak adına iskana dair baltalayıcı tutumları ve yerleşik yaşamın göçebeler nazarındaki negatif imajı gibi durumlar, süreci daha girift hale getiriyordu. Bu makalede, Caf aşireti özelinde, Osmanlı Devleti’nin İran sınırında medenileştirme ile özdeşleştirilen iskân politikasında inşa ettiği söylem, uygulamalar ve çelişkilerin yanı sıra aşiretin bu politikaya verdiği karşılığın nedenleri ve ortaya çıkardığı sonuçlar analiz edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda makalede araştırma eserlerinin yanı sıra Osmanlı arşiv kataloğundan birçok yazışma, mektup ve raporlardan istifade edilmektedir.
Settlement policy was one of the tools of the importance of the 19th century Ottoman modernization paradigm. In this context, the nomadic groups that were considered equivalent to "brutality", "barbarism" and "authority recognition" were at the goal of the Ottoman centralized state mind, which identified the state authority with civilization. Therefore, the settlement policy of the Ottoman State towards nomadic groups was defined as a move of civilization in one aspect while it was the establishment of the state authority. In this framework, the Jaf tribe, which has a large nomadic population living in the Ottoman-Iranian border region, was one of the interlocutors of this policy. The socio-political structure of the border region itself affected the priorities of the state's resettlement policy. Particularly, Iran's influence over the tribes in the region and the political activities of the Armenians were among the priorities of the settlement. However, situations such as the lack of infrastructure to conclude the resettlement policy of the state, the undermining attitudes of the Jaf tribe leaders to protect their influence and the negative image of the settled life in the eyes of the nomads made the process more intricate. In this article, it will be tried to analyze the discourse, practices and contradictions, the causes and consequences of the tribe's response to this policy, in particular in the Jaf tribe, the settlement policy of the Ottoman Empire identified with civilization at the Iranian border. In this context, in the article, besides the research works, many correspondence, letters and reports from the Ottoman archive catalog are used.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2020 |
Kabul Tarihi | 13 Ağustos 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 12 Sayı: 3 |
Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.
Derginin tüm içeriğine açık erişim sağlanmaktadır. Yayınlanan makaleler öncelikle İThenticate programında taranmaktadır.
Dergimizde
yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazara ait olup, tüm telif hakları Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi’ne devrolunmuştur.