Henüz Hz. Peygamber döneminde dahi Kur’ân’ı anlama sorunu ile karşılaşıldığı vakidir. Bu husus, ashâbın Arapçayı bilmemesinin değil, ilâhî hitabın Hz. Peygamber tarafından tebyîn edilmesi gerektiğinin zorunlu bir
sonucuydu. Hz. Peygamber, sahâbenin anlamada güçlük çektiği yerleri, yine
Kur’ân’ın kendisiyle veya kendi sözleriyle açıklamış, tefsir etmiş, bir nevi
onlara tercüme yapmıştır. Arap olmayanların İslâm dinine girmeleriyle birlikte, ilâhî hitabın Arapça bilmeyenler tarafından anlaşılamaması sorunu
tezahür etmiştir. Bu problem, ya acemin Arapça öğrenmesi veya Kur’ân’ın
acem diline çevrilmesi yoluyla aşılmaya çalışılmıştır. Motamot bir Kur’ân
çevirisi, lafzî kaygıların güdüldüğü bir Kur’ân tercümesi Kur’ân’ın ruhunu
yansıtamayacağı gibi, yüzeysel okumadan kaynaklanan türlü problemlere sebep olacaktır. O halde, Arapça bilmeyenler için çevrilmesi gerekenin
Kur’ân’ın mefhumu olduğu söylenebilir. Bu da lafzî çeviriyle değil, tefsirî
tercümeyle mümkün görünmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2016 |
Gönderilme Tarihi | 10 Eylül 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 3 Sayı: 2 |
DERGİ TARİHÇESİ
Derginin Önceki Adı | ISSN | YIL |
Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi | 2148-385X | 2014-2021 |
Yayımlanacak Makalelerin iThenticate İntihal Taraması Zorunludur.