Hadisler dinin kaynakları arasında ikinci sırada yer almaktadır. Hz. Peygamber’in Kur’an’da mücmel olarak zikredilen ahkâmı açıklamakla görevlendirilmesi onun bu vazifesi vefatından sonra hadisleri ile devam etmiştir. Bu konuda kayda değer bir tartışma yoktur. Asıl tartışma bir sözün Hz. Peygamber’e aidiyeti meselesidir. Bir haberin Hz. Peygamber’e ait olduğu kesinleştikten sonra Allah Rasulü’nün o haberi hangi sıfatla yani risâlet sıfatı ile mi yoksa beşer olması hasebi ile mi söylediğini belirlemek önem arz edecektir. Aktarılan haberin içeriği kadar aktaran kişilerin nitelikleri de önemlidir. Zira bir haber, metin ve isnadı ile birlikte ancak hadis hüviyetini kazanabilir.
Muhaddisler, hadisi rivayet eden ravilerin taşıması gereken bazı niteliklerden söz etmişler. Bu kriterlerden hareketle hüküm açısından hadisleri sahih, hasen ve zayıf olmak üzere üçlü bir tasnife tabi tutmuşlardır. Zayıf hadis kavramı bir üst şemsiye olup altında birçok alt dal bulunmaktadır. Bu makalede iki ana başlıkta İbn Hacer’in zayıf hadislerle ilgili yaklaşımı ele alınacaktır. İbn Hacer’in zayıf hadisin tüm türleri ile ilgili kanaatlerinin özgünlüğünü bir makalede irdelemek mümkün olmadığından mürsel, mürsel-i hafî, şâz, münker ve metrûk kavramı ve konuları örnek kabilinden ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 7 Mayıs 2018 |
Kabul Tarihi | 12 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 9 Sayı: 21 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.