Öz
İnsana ve insanî olana nispetle değişmenin kaçınılmaz olduğu gibi, ezmanın tağayyürü ile de ahkâmın tağayyürü inkâr olunamaz. Çünkü insanlar, varlıklarını istikrarlı bir şekilde devam ettirebilmek için ihtiyaç duydukları bilgi ve imkâna her zaman aynı düzeyde ve aynı kalitede ulaşamamaktadır. Kişiye ve topluma göre değişen farklı düzeydeki ihtiyaç ve gereksinimler ile insan yaşamını derinden etkileyen savaş, doğal felâket ve benzeri olumsuzluklar da insan ve toplum davranışlarının hızlı bir şekilde değişmesine sebep olmaktadır. Bu davranış değişikliği, toplumsal örf ve adetlerde farklılaşmayı da tabiatiyla beraberinde getirmektedir. Topyekûn kâinattaki bu hızlı değişim ve dönüşüm, hayat standartlarında olduğu gibi insan haklarını düzenleyen beşerî yasalarda da kısmî ya da külli değişiklikler şeklinde kendisini gösterebilmektedir. Örfî davranışlardaki değişime paralel olarak dinî hüküm ve fetvalarda da değişim söz konusudur. Ancak beşerî kanun ve yasaları etkisi altına alan bütün değişim enstrümanlarının, İlâhî yasalar için aynı düzeyde etkili olduğunu söylemek mümkün değildir. İslam hukukunda fakihlerin genelinin itibarına göre; kat‘î şer‘î hükümler ictihâd konusu olmadıkları için değişime kapalıdır. Değişime açık olan hükümler ise zannî delille sabit olan hükümler ile hakkında nas ve icmâ‘ bulunmayan hükümlerden ibarettir. Haddi zatında az sayıdaki değişime kapalı bu hükümler, aynı zamanda değişime açık hükümler için de bir istikrar unsurudur. Zira İslam hukukunun; adaletin temini, zararın def‘i, harac ve fesadın giderilmesi ve kolaylık prensipleri gibi fert ve toplum maslahatını tesise dayalı evrensel bir hukuk sistemi olması da değişime açık olan hükümlerde ictihâd tariki ile değişimi zorunlu kılmaktadır. Fıkıh literatürümüz, hükümlerde değişimin mümkün olduğunu gösteren pek çok örnekle doludur. Fetvada değişim konusu, eski yeni ilmi çalışmaların birçoğunda, “hükümde değişim” başlığı altında ele alınmaktadır. Ülkemizde de bu konu ile ilgili yazılmış pek çok ilmî makale ve kitap bulunmaktadır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, bunlardan bazılarının, konuyu; ilmî perspektiften uzak, hikmet-i teşri‘ ve usul ilminden bağımsız olarak ele almış oldukları dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu çalışmalarda hükümlerde değişme tezinin, fetvada değişme ile istidlal edilmiş olması, bunun en bariz örneğidir. Ayrıca bu çalışmaların bir kısmında konunun, yine usul ilminden bağımsız olarak ele alınmış olmasından kaynaklanan müteselsil yorum hatalarına da rastlamak mümkündür. Eski kaynakların bir kısmı ile bu konu ile ilgili yapılan Türkçe çalışmalarda konunun, “hükümlerde değişme” başlığı altında ele alınmış olması, müteselsilen tekrar eden bu yorum hatalarına örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca bu çalışmaların bazılarında, taabbudî hükümlerin sınırlarını geniş tuttukları gerekçesiyle mütekaddim fukaha, mütekaddim fukahanın ictihâdlarını kutsadıkları gerekçesi ile de müteahhir fukaha kıyasıya eleştirilmektedir. Bu çalışmada, usul ilmi ve fukahanın çoğunluğunun görüşü esas alınarak hükümde değişmenin; mahiyeti, sınırları ve yöntemi konusu kısaca ele alınacaktır. Özellikle konu ile ilgili yapılan çalışmaların bazılarında, dikkatleri çeken usulî hatalar, birkaç örnek üzerinden analiz edilecektir. Ayrıca bu çalışmalarda, konu ile ilgili farklı görüşleri sebebiyle kategorize edilen âlim ve araştırmacıların iddia edilen gruplara nispeti ile bu grupların stratejileri hakkında yapılan tenkit ve eleştiriler değerlendirilip, bu konu ile ilgili bir durum tespiti yapılacaktır.