The concept of the ummah, which is mentioned in 64 places in the Qur'an, is used in different meanings. The dictionary meaning of the ummah is “to be oriented in the same direction”. It is also used in the meaning of “a community united around the same beliefs”. Muhammad 'Abduh (1849-1905), as a commentator, put forward his views on the concept of ummah in the context of the 104th verse of Surah al-Imrān in the tafsīr work written in his name. In accordance with the social (ijtihād) school of tafsīr, he presents the data on the subject and his own approach on a social plane. According to him, when individuals begin to think critically about the existence of God and the universe, especially their own selves, they will come together in line with the principle of tawhid and form a faith-centered ummah. The most important characteristic of this ummah, which he summon a conscious community, is their efforts to recommend good to each other and to forbid evil. In this context, in the mid-19th century, the period in which the commentator lived, the entire Islamic world, including Egypt in the northeast of the African continent where he was born and lived, lagged behind western society economically and culturally. However, while the Arabs were a disorganized society lacking unity and a common goal before they were exposed to revelation after they were exposed to the divine command, they established a religion-centered empire based on unity and built a new nation (ummah) by shedding their previous shells. Abduh and some of his contemporaries argued that in the modern era, as in the previous construction of the ummah, the direct connection to the divine address and the relationship between the individual, family, tribe, and society to be established under the guidance of this connection would pave the way for the formation of a nation united around common goals called the ummah. For this reason, these scholars first focused their attention on identifying the reasons for the Muslims' lagging behind societies other than their own and analyzed this situation. In the second phase after the diagnosis of the problem, they set out to identify solutions and focused on the method that should be followed to eliminate the existing negative situation and build a politically, economically, and culturally advanced society. The author's efforts to improve the current situation of Muslims were also influential in the establishment of the school of social exegesis. The main goal of this movement is to reform society through a new understanding relationship with the Qur'an. In this context, every Muslim individual who embraces Islam and aims to restore it to its rightful position on earth is a natural soldier in the success of this reform movement. Therefore, the due diligence of the person who internalizes the Islamic faith, independent of prejudices about himself and the society he lives in, constitutes the first level of the reform movement. As a matter of fact, according to the aforementioned thinkers, when a person with Islamic consciousness objectively examines the positive and negative characteristics of the society in which the Qur'an was revealed in the light of historical data, he will reach an assessment free from his presuppositions about how the divine book that civilized this society achieved this. Thus, this person will be able to assimilate the process by which the Qur'an transformed a society that the Qur'an addressed and labelled as jāhiliyyah into a superior ummah. In addition, in line with this historical truth realized by the Divine Word, the individual will have a program and a goal that will enable him to reach the level of maturity of the individual and the maturity of the Muslim society under the guidance of the revelation.
Tafsir Tafsīr al-Manār Abduh Ummah The Typology of the Ideal Caller al-Amr bi al-maʿrūf wan nahy an al-munkâr.
Kur'ân-ı Kerîm'de 64 yerde geçen ümmet kavramı, farklı anlamlarda kullanılmıştır. Kavram, sözlük anlamı itibariyle “aynı istikamete yönelmiş olmayı” ifade etmektedir. Istılahî olarak ise, “aynı inançlar etrafında birleşen topluluk” mânasında kullanılmaktadır. Bir müfessir olarak Muhammed Abduh (1849-1905), adına telif edilen tefsir eserinde ümmet kavramı bu kavrama bağlı olarak davet terimi ve davetçi profili hakkındaki görüşlerini Âl-i İmrân sûresinin 104. âyeti bağlamında ortaya koymuştur. Oluşturduğu sosyal (içtimaî) tefsir ekolüne uygun olarak konuya dair verileri ve kendi yaklaşımını toplumsal bir düzlemde sunmaktadır. Ona göre bireyler, başta kendi benlikleri olmak üzere Allah'ın varlığı ve evrene dair eleştirel bir yöntemle düşünmeye başladıkları vakit, tevhid ilkesi doğrultusunda bir araya gelerek inanç merkezli bir ümmet meydana getireceklerdir. Onun bilinçli topluluk dediği bu ümmetin en önemli vasfı ise birbirlerine iyiliği tavsiye etmeleri ve kötülükten de sakındırmaları şeklindeki gayretleridir. Müfessirin yaşadığı dönem olan 19. yüzyılın ortalarında, Mısır da dâhil bütün İslâm âlemi, ekonomik ve kültürel olarak batı toplumunun gerisinde kalmıştır. Hâlbuki Araplar, vahiyle muhatap olmadan önce birlikten ve ortak hedeften yoksun, dağınık bir toplum iken ilâhî buyruğa muhatap olduktan sonra din merkezli, uhuvvete dayalı bir imparatorluk kurmuşlar ve önceki kabuklarından sıyrılarak yeni bir millet (ümmet) inşa etmişlerdir. İşte Abduh ve tesirinde kalmış Reşid Rıza (ö. 1935), Kasım Emin (ö. 1908), Ali Abdürrâzık (ö. 1966) gibi bazı âlimler, daha önce gerçekleştirilen ümmet inşasında olduğu gibi modern çağda da ilâhî hitapla kurulacak doğrudan bağlantı ve bu bağlantı rehberliğinde kurulacak fert, aile, kavim ve toplum ilişkisinin, ümmet denilen ortak hedefler etrafında kenetlenmiş bir milletin oluşumuna zemin hazırlayacağını savunmuşlardır. Bu yüzden söz konusu âlimler, öncelikle dikkatlerini Müslümanların kendileri dışındaki toplumlardan geri kalmalarının nedenlerini belirlemeye vermişler ve bu duruma dönük incelemelerde bulunmuşlardır. Sorunun teşhisinden sonra ikinci evrede ise çözüm önerilerini belirlemeye koyularak var olan olumsuz durumdan kurtulup, siyasî, iktisadî ve kültürel bakımdan ileri seviyeye ulaşmış bir toplum inşası için takip edilmesi gereken yöntemin ne olması gerektiği hususuna odaklanmışlardır. Müellifin, Müslümanların mevcut durumlarının ıslahı yönündeki gayretleri, içtimaî tefsir ekolünün kurulmasına öncülük etmiştir. Zira bu akımın temel hedefi, Kur’ân’la kurulacak yeni bir anlama ilişkisi vasıtasıyla toplumu ıslah etmektir. Bu bağlamda İslâm’ı benimseyen, onun yeryüzünde hak ettiği konuma tekrar erişmesini hedef edinen her Müslüman birey, bahse konu ıslah hareketinin başarıya ulaşması noktasında doğal bir neferdir. Dolayısıyla İslâm itikadını özümseyen kişinin, kendisi ve içinde yaşadığı topluma dair önyargılardan bağımsız şekilde yapacağı durum tespiti, ıslah hareketinin birinci mertebesini oluşturmaktadır. Nitekim adı geçen düşünürlere göre İslâmî bilince sahip olan biri, Kur’ân’ın indiği toplumun olumlu-olumsuz özelliklerini, tarihin verileri ışığında objektif şekilde irdelediğinde, bu toplumu medenîleştiren ilâhî kitabın bunu nasıl başardığına yönelik, ön kabullerinden arınmış bir değerlendirmeye erişecektir. Böylece bu kişi, Kur’ân’ın câhiliye olarak isimlendirdiği bir toplumu, İlâhî hitap doğrultusunda üstün bir ümmete dönüştürme sürecini de özümseyecektir. Bunun yanı sıra kişi, İlâhî kelâmın gerçekleştirdiği bu tarihî hakikat doğrultusunda, günümüzde de vahyin öncülüğünde bireyin kemale ermesi ve Müslüman toplumun olgunluk seviyesini yakalayabileceği bir program ve hedefe sahip olacaktır.
Tefsir Tefsîrü’l-menâr Abduh Ümmet Kavramı Davetçi Tipolojisi Emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 12 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2023 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2023 |
Kabul Tarihi | 25 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 32 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.