Türkiye'de ekonomik büyümenin hızlandığı dönemlerde, bir yandan kentleşme ve doğal kaynakların tüketimi artarken, diğer yandan sanayinin ve kentleşmenin de etkisiyle endüstriyel ve çevresel atıklar da aynı doğrultuda artmıştır. Bu sebeple 1950’li yıllarda Türkiye sanayileşmenin de başlamasıyla çevre sorunlarıyla yüzleşmeye başlamıştır. Fakat bu konuda etkin bir politikanın uygulanması (yani çevre mevzuatlarının oluşturulması, uygulanması ve çevresel farkındalığın artırılması) için bir süre daha beklenmiştir.
1970’li yılların sonuna kadar ekonomik gelişme ile birlikte sanayileşme devam etmekte bununla birlikte her dakika, kentleşmeyle birlikte meydana gelen kirlilik katı atıklar, doğal yaşam alanlarının bozulması ile ilgili hukuki düzenlemeler yapılmışsa da düzenli ve istikrarlı bir çevre politikası uygulanmamıştır.
Buna rağmen Türkiye’de çevre konusunda günümüzde dahi tam anlamıyla yeterli bir farkındalık oluşmamıştır. Çevre, 1982 yılına kadar ancak genel sağlık politikaları içerisinde kendisine cılız bir yer bulabilmiştir. Bunun sebebi, ülkemizin kalkınmışlık düzeyi ile bağlantılıdır. Çevre her dönem kalkınma uğruna göz ardı edilen ve gerekli hassasiyetin gösterilmediği bir olgu olarak kalmıştır. Oysa çevre ve kalkınma olguları, aralarında tercih yapılması gereken iki kavramdan ibaret değildir. Her ikisini birden önemsemek, yani sürdürülebilir kalkınmayı başarabilmek, sözü edilen problemlerin çözümünde hayati öneme sahiptir. Bu çalışmada Türkiye’deki çevre politikaları Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) mevzuatı temel alınarak eleştirel bir bakışla analiz edilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 9 |
Selçuk Üniversitesi Sosyal ve Teknik Araştırmalar Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.