Sosyal yardım politikaları yoksullukla mücadelede anlamlı bir fark
ortaya koyamadığında, ekonomik eşitsizlikleri ve sosyal adaletsizlikleri süreğen
kılarak yoksulluğu yönetmenin bir aracına dönüşebilmektedir. “Araçsallaşan” sosyal
yardım toplumdaki üretim, mülkiyet ve bölüşüm ilişkilerinin doğasına eşlik eden
her türlü adaletsizlik ve eşitsizliği kurumsallaştırma riski de taşımaktadır. Bu
risk en çok da insan haklarını tehdit etmektedir. Bu bağlamda araştırmamız sivil
toplum örgütlerinin (STÖ) sosyal yardım uygulamalarında hak temelli bir yaklaşımı
esas alıp almadığı sorusuna odaklanmaktadır. Soru formumuz hak temelli yaklaşımın
pratikteki bileşenlerini oluşturan güçlendirme, ayrımcılık karşıtlığı ve eşitlik,
katılımcılık, hesap verebilirlik prensipleri ile kamu ile işbirliği
prensiplerinin STÖ’lerin sosyal yardımlarında nasıl bir karşılığa sahip olduğunu
anlamaya yönelik sorular üzerine kurgulanmıştır. Bu kurgu bize, sosyal yardım
ediminde bulunan STÖ’lerin yoksullukla mücadelede ve insan haklarının gerçekleştirilmesinde
nerede durduğuna yere dair kapsamlı bir veri seti sunmuştur. Elde edilen
bulgular çerçevesinde sosyal yardımların gereksinim sahibi insanların
hayatlarına dokunduğu ve kalıcı etkiler doğurabildiği bilinmesine karşılık bu
yardımlara ilişkin gerek mevzuat alt yapısının gerek sosyal yardım süreçlerinin
sahip olması gereken asgari standartlara haiz olmaktan büyük ölçüde yoksun ancak
geliştirilebilir olduğu görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 20 Sayı: 48 |