Pleistosen’den, Holosen’e geçişle birlikte değişmeye başlayan iklim koşulları göçer toplulukların yaşam biçimlerinde radikal değişiklikler yapmasına neden olmuştur. Topluluklar yavaş yavaş daha kalıcı, yerleşik bir yaşam biçimini deneyimlemeye başlamış, bu deneyimleme süreci de yeni aletler ve ekonomik çözümlemelerle sonuçlanmıştır. Yüzlerce yıl süren, her bağlamı birbirinden farklı gelişen, değişkenleri her coğrafyaya ve topluluğun davranışına göre değişiklik gösteren geçiş dönemini anlamak kolay değildir. Yeni yaşam biçimindeki deneyimleme eylemleriyle kendini gösteren dönüşüm süreci, içinde hem konar göçer yaşamın hem de yerleşik yaşamın izlerini barındırır. Kapadokya bölgesi, obsidiyen gibi hayati bir hammaddeye ev sahipliği yapmanın yanı sıra, vadiler, sulak alanlar, yüksek kayalıklar ve sırtlar, tatlı su ve tuz kaynakları gibi farklı jeolojik formasyonlara sahiptir. Bu çeşitlilik avcı toplayıcı topluluklara farklı kaynaklara kısa sürede erişim imkanı sağlar. Bu, topluluklar için avantajlı ancak onları anlamaya çalışan arkeologlar için zorlu bir süreçtir. Dolgu birikimi sınırlı olacağından tekrarlar barındıramayan kamp yerleşmelerini anlamak güçtür. Erken Hristiyan yerleşimcilerin, benzeri formasyonları tercih ederek neden olduğu tahribat ve erozyon, Epipaleolitik toplulukları anlama sürecini güçleştirir. Bu nedenle yerleşik yaşama geçiş halen enigmatiktir. Batı Kapadokya’nın Karasu Havzası ve Melendiz Nehri’nin oluşturduğu Ihlara Vadisi ve sırtlarında yoğunlaşan araştırmalardan elde edilen yeni veriler bölgenin kendine özgü bir Epipaleolitik geleneğine sahip olduğunu şimdiden işaret eder.
The way of life of mobile human groups began to change radically with changing climatic conditions during the onset of Holocene. The once mobile hunter-gatherers gradually experienced a more permanent sedentism, accompanied by new tools and economic solutions. It is not an easy task to understand this transitional period that lasted for hundreds of years in diverse contexts with different parameters, resulting from the unique behaviours of communities. This period of transition nestles traces of both mobility and sedentism.The region of Cappadocia is home to a vital source of raw material, obsidian, alongside different geological formations such as valleys, water sources, high cliffs and crests, and salt. The landscape allowed hunter-gatherers an easy access to a variety of resources. However, in contrast, this unique structure creates disadvantages to researchers aiming to understand the earliest inhabitants of the region. It is difficult to define Epipalaeolithic campsites, which were occupied for a short period of time with little in situaccumulation of archaeological remains. Natural erosion in the region and similar habitation preferences of the early Christian settlers caused further destruction of what the Epipalaeolithic communities left behind. Our current knowledge on the transition to settled life is thus still enigmatic. However, new data gathered through systematic research on Karasu Basin and the steep areas of Ihlara Valley already suggests a unique Epipalaeolithic tradition for the region.
Volcanic Cappadocia Epipaleolithic Neolithic Hunter-Gatherer
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Arkeoloji |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 45 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi