Fiktif bir âlemin üzerine şekillenen romanın hayatla ve gerçekle olan
sıkı bir bağı vardır. Ruhsal bozukluklar da hayata ve gerçeğe dair olup edebi
eserlerin içeriğinde bulunan bir durumdur. Yazarlar, bu gibi bozuklukları bazen
anlatmak bazen de kurguya derinlik kazandırabilmek için kullanmışlardır.
Tanzimat Dönemi’nde Ahmed Midhat Efendi, Nabizâde Nâzım, Samipaşazâde Sezai
gibi yazarların romanlarında kısmen ele alınan ruhsal bozukluklar, Servet-i
Fünûn Dönemi’ne gelindiğinde Halid Ziya ve Mehmed Rauf gibi yazarların
romanlarında kapsamlı ve çarpıcı bir şekilde kurguda yer almaya başlar. Ancak
Türk Edebiyatı’nda ruhsal bozuklukların bir çeşidi olan paranoid bozuklukların
bir roman kahramanı ekseninde ele alınıp işlenmesi ilk kez 1911 yılında
yayımlanan Cemil Süleyman’ın Siyah Gözler
eseri ile gerçekleşir. Romanın ismi belli olmayan kadın kahramanı, paranoid
bozukluğun persekütuar ve kıskançlık tiplerini bütünleştirerek yansıtır.
Güvensiz ve kuşkucu tavırları ile ön plana çıkan kadın, âşık olduğu genç adamın
her davranışını gerçekten uzaklaşarak yorumlar. Bu durum onun hem toplumla hem
de sevdiğiyle olan ilişkisinin gitgide bozulmasına sebep olur. Romanın sonunda
kadın, dış dünyadaki uyaranların onu yanlış yönlendirmeleri ve kendi inandığı
düşüncelere dayanarak hareket etmesiyle delikanlıyı boğarak öldürür. Bu durum,
kadının paranoid bozuklarının sonucunda yaşadığı gerçeklik deneyimindeki ciddi
orandaki yitimin bir tezahürüdür.
Roman Ruhsal bozukluklar Paranoid bozukluklar Persekütuar tip Kıskanç tip
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Filoloji |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 46 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi