Durkheim’ın
sosyoloji için önerdiği yöntem, realist bir zeminde inşa edilmiş empirist bir
kökene dayanmaktadır. Ancak onun ‘teori bağımlı duruşu’ ve bazı
kavramsallaştırmaları (kolektif bilinç, ilkel toplum gibi) onun idealizmle
suçlanmasına yol açmıştır. Önerdiği yöntemin, toplumu ‘bütünsel açıklama’
arzusu böyle ikili bir yorumu doğurmuştur. Durkheim’ı yeni-Kantçılığa
yaklaştıran bu ‘bütünsel açıklama arzusu aynı zamanda onu Hegelyen etkiye de
açtığı bu çalışmanın ana odağıdır. Ancak, hiçbir zaman Durkheim ampirik
verilere dayanmaktan da vazgeçmemiştir. Bu gerilim sayesinde Durkheim, bir
yandan kolektif bilinç, ilkel toplum gibi mefhumlar ile toplumu açıklarken;
diğer yandan da toplumsal olguları ‘şeyler’ gibi ele almayı önermiştir. Böylece
Durkheim, sosyolojik araştırma pratiğini spekülasyondan ayırt edebilmek için
sosyolojinin metodolojik çerçevesini belirlemiştir. Bu çalışmada, Durkheim’ın
bu girişiminin ardında Hegelyen diyalektik yöntemin yattığı iddiası
soruşturmaya açılmıştır. Makalede, Durkheim’ın metodolojisinin pozitivist bir
tutumdan diyalektik düşünmeye dönük evrimi ele alınmıştır. Bu evrim Ricoeur’ün
hermeneutik yöntemi kullanılarak tartışılmıştır. Analitik düşünme kısmında Durkheim’ın
metodolojisindeki Hegelyen bağlamlar ‘olgu’ ve ‘somut’ kavramsallaştırmaları
aracılığıyla ortaya konulmuştur. Diyalektik düşünme kısmında ise bu iki
kavramsallaştırma ile Durkheim’ın metodolojisinin diyalektik yöntem kaydığı
gösterilmiştir. Sonuç olarak Durkheim’ın her ne kadar diyalektik yöntemden
kaçınsa da çalışmalarının diyalektik olarak tasarlandığı ifade edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Sosyoloji |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 2 Sayı: 47 - Ek Sayı |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi