Sûfîler, tasavvufî hikmetleri aktarırken kelimelerin yetersiz kaldığı yerlerde güzel sanatlardan faydalanmış ve bu sayede düşüncelerini halkın anlayabileceği şekilde aktarmaya gayret etmişlerdir. Tasavvufî düşünceyle inşa edilen sanat eserlerindeki etkileyicilik artmış ve bu eserler daha geniş alanda yayılma fırsatı bulmuşlardır. Geleneksel seyirlik sanatlar arasında yer alan gölge oyunu da sûfîler tarafından yorumlanmış, oyunda kullanılan unsurlar tasavvuf düşüncesinin aktarılması noktasında işlevsel bir araç olarak değerlendirilmiştir. Oyunun temelinin hangi kültüre dayandığı ve çıkış noktasında tasavvufun olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Ancak Anadolu coğrafyasında gölge oyununun ortaya çıkışına dair nakledilen rivayetlerin bir kısmının Şeyh Küşterî isimli sûfîye dayanması, tasavvuf ve gölge oyunun bu coğrafya bağlamında temeldeki birlikteliğine işaret eden ögelerden bir tanesidir. Çalışmamızda gölge oyunu temelinde sûfîlerin âlemin varlığına dair değerlendirmeleri ve bu bağlamda gölge oyununun tasavvuf düşüncesini ifade etmedeki işlevselliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Gölge oyununda hem yapısal anlamda hem de oyunda zikredilen perde gazelleri içerisinde pek çok tasavvufî unsurun barındığı görülmektedir. Bu çalışmada oyun sadece yapısal anlamda değerlendirilmiş perde gazellerine yer verilmemiştir. Gazellerdeki tasavvufî unsurlar başlı başına hacimli bir çalışmanın konusu olmaya adaydır. Sadece oyunun çıkış noktasına dair rivayetler değil gazellerdeki bu unsurlar da gölge oyununda tasavvufun ne denli etkin bir rol aldığını sergilemektedir. Çalışmamızın giriş bölümünde gölge oyununun kökeni, Şeyh Küşterî ve oyunun temel karakterleri olan Hacivat ile Karagöz’ün tarihî ve tasavvufî şahsiyetleri incelenmiştir. Bahsi geçen isimlerin sûfî çevrelerle münasebetleri oyundaki tasavvuf düşüncesinin tesirini kavramak adına katkı sağlayacaktır. Ana metinde sûfîlerin gölge oyunu üzerine yaptığı değerlendirmelere yer verilmiştir. Oyunun temel unsurları olan gölge ile ışık metaforlarına dair İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240) ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ö. 672/1273)’nin açıklamalarına değinilerek bahsi geçen sûfîlerin varlık anlayışında bu kavramların konumu incelenmiştir. Çalışmamızın son bölümünde ise sûfîlerin varlık anlayışlarını ifade ederken kullandıkları kavramların gölge oyunundaki karşılıkları ve gölge oyunun tasavvufî yapısı izah edilmiştir.
Sufis used fine arts to convey sufi wisdom in which words were insufficient and thus tried to convey their thoughts in a way people could understand. The impressiveness of the works of art built with sufi thought increased and these works found the opportunity to spread to a wider area. Sufis interpreted the shadow play, one of the famous traditional Turkish arts, and evaluated the materials as tools for conveying sufi thought. The culture from which the play originated and whether sufism played a role in its origins are still controversial matters. However, the fact that some narrations on the origin of shadow play in Anatolia are based on a sufi named Shaykh Küşterī is one of the elements that point to the fundamental unity of sufism and shadow play in this geography. The aim of this study, revealing sufis' evaluations of the existence of the universe and the functionality of the shadow play in expressing sufi thought, based on the shadow play. There seem to be many sufi elements in the shadow play both structurally and in the curtain ghazals (perde gazel) in the play. In the ghazals sufi elements are worth being the subject of a voluminous study. Not only the narrations about the origin of the play, but also the sufi elements in the ghazals show how sufi thought played an active role in the shadow play. In the introduction, the origin of the shadow play, Shaykh Küşterī, and the historical and sufi personalities of Hajivat and Karagöz, who are the main characters of the play, have been analyzed. The relations of the names mentioned above with sufi circles will contribute to understanding the influence of sufi thought on the play. Sufi evaluations of the shadow play are included in the main text. The explanations of Ibn al-'Arabī (d. 638/1240) and Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 672/1273) on the metaphors of shadow and light, which are the essential elements of the play, have been dealt with, and the importance of these concepts in the mentioned the sufi understanding of existence has been analyzed. In the last part of this study, I try to explain the concepts that sufis use to express their understanding of existence, their equivalents in shadow play and the sufi structure of shadow play.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tasavvuf |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 8 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 15 |