Öz
İslâm dünyasını 19. yüzyıldan bu yana etkileyen, Cumhuriyet Türkiye’sinin de ideolojik temelini oluşturan bir kavram olarak milliyetçilik, her toplumun kendi özgün koşullarına göre biçimlenen bir düşünce tarzı olmuş, millet kavramına verilen anlama göre de sosyal bilim literatüründe farklı yorumlanmıştır. Kendisini “hayatını Türk irfanına adayan münzevi bir fikir işçisi” olarak tanıtan Cemil Meriç’e göre adeta bir din gibi toplumları etkisine alan milliyetçilik, “dar ve gerici bir şovenizmden, evrenselliğe açık, liberal ve ilerici bir yönelişe kadar, bir çok eğilimi kucaklayan esnek bir mefhum” dur ve günümüzdeki kavgaların da sorumlusudur.
Küreselleşme süreciyle birlikte yaşanan iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişme ile, uluslar arası fiziki sınırlar anlamını yitirmiş, on dokuzuncu yüzyılda zirve yapan milliyetçilik akımlarının toplumlarda gücünü ve etkisini yitireceği beklentilerine yol açmıştı. Her ne kadar küreselleşme teorisyenlerinin öngörülerinin bir kısmı gerçekleşse de milliyetçilik söz konusu olduğunda bu beklentilerin boşa çıktığı, tüm toplumlarda milliyetçiliğin bir üst değer ve erdem olarak kabul edildiği görülmektedir.
Bu çalışmada Cemil Meriç’in milliyetçilik ve birlikte yaşam düşüncesinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda tefekkür dünyasında, fikri gelişme aşamaları olarak da kabul edilebilecek sosyalizmden milliyetçiliğe, Osmanlıcılıktan İslamcılığa bir seyir izleyen Cemil Meriç’in, milliyetçilik ideolojisi ile ilgili düşünceleri, yayınlanmış eserlerinin tümü ve vefatından sonra Meriç’le ilgili yayınlanmış eserler incelenerek anlaşılmaya çalışılacaktır. Yerel, bölgesel ve küresel düzeyde yaşadığımız kaos ve çatışmada, “Milliyetçilik İdeolojisi”nin rolünün Cemil Meriç perspektifinden analiz edilmesinin, birlikte yaşamın kodlarını keşfetme ve içinde bulunduğumuz süreci daha iyi anlamamıza katkı sağlayacağı düşünülmektedir.